Bir karikatürist neden portre karikatürünü kendine alan olarak seçer…
Sevdiklerinin izini sürmek için mi? Ya da onları ölümsüz yapmak için mi?
Ben söyleyeyim hemencecik. Hakan Hakkı Kok’un insanları vardır. Yaşanmışlıkları vardır. Mesleklerinin içindeki serüvenleri, bir dedektif titizliğiyle çıkar bulur…
Resme döker… Güler… Güldürür… Düşündürür…
Düşündükleri vardır elbette. Hüzne dem vuran çizimleri ise Kok’a kök misali örnekler sergiler. Kimleri çizmemiştir ki, Yeşil Çam’ın ünlülerinden tutun da hayatlarımıza bir biçimde dokunan nice insanların izini sürmüştür. Şu sözlere karikatür kimliğinin sosyolojik esintisini veren de yine kendisidir. ..
Bakın ne diyor:
“Kısaca karikatür, dünyanın en eski ve etkili sanatı. Mağara duvarlarındaki resimler birer karikatürdür. Yazının edebiyatın bulunmasından çok önce girdi duvarlara...Karikatür öyle özel bir sanat dalıdır ki; kalın bir cilt kitabın anlatacağını bir kare içinde anlatır.Özellikle bizim gibi okuma yazmayı sevmeyen toplumları uyandırmanın en kolayı karikatürdür.”
Haksız da sayılmaz bu saptamayı yaparken. Karikatür aynı zamanda an itibariyle tüm dünyada en etkili bir sanat dalı… Etkisi de gün geçtikçe daha da artıyor.
Hakan hakkı Kok, İlk, Orta ve Lise eğitimi Antalya’da, ÇUKUROVA Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesini bitirdi... 50 yıldır çiziyor… Bazen bir karakterin izini sürüyor. Bazen bir olayın derinliklerine atıyor kendini. Toplumsal sorumluluğundan dolayı da görülmeyeni gösteriyor… küçük Prens’in dediği gibi “Gözler kördür. İnsan Ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir” diyen bir kuşağın sesi, sözün aynı zamanda çizeri oluyor…12 kişisel sergisi var Türkiye’nin değişik dergi ve gazetelerinde karikatürleri yayınlandı. Türkiye’nin en önemli on portre karikatüristinden biri. Biz bu söyleşiyi yaparken de özellikle “övünmek gibi olmasın” vurgulamasını yapıyor… Anlayacağınız Çelebi bir karakter… Bu yıl “Yüzler ve İzler “ ana fikri ile Türkiye genelinde açacağı 14 sergi planı var… Geçtiğimiz günlerde bu fikrini Kaş’ da gerçekleştirdi…
Hakan Hakkı, bazen spor ile hemhal oluyor sürekli basketbolcuları çiziyor. Bazen bir takılıyor eski pardon eskimeyen artistlere neredeyse onlarla yatıp onlarla kalkıyor. Bazen de en yakınındakileri çizgi masasına yatırıyor. Ona çelebilik taşıyan insanların masum duruşlarını bir arkeolog titizliğiyle çiziyor… Bir antropolog gibi de en ince dokunuşlar yapıyor… Hakan Hakkı, tam anlamıyla bütün bilimleri de çalışıyor kendi mesleği için… Bir karakter yaratmak elbet zor bir o kadar da; özen gerektiren bir uğraş… Hakan Hakkı mühendisliğinin etkisiyle matematik gibi çalışır gibi çalışıyor. Her bir rengin ve uzamın onun gözünde derin bir anlam gücü bulunuyor. Bunu da izleyiciye hemen aktarabiliyor…
Üzerinde çalıştığı karakterlerinin zenginliğini, fakirliğini hiç düşünmez… O bir anlamıyla öykülerin izini sürer. “Evet bu bir karakterdir” dediğinde; evrensele akan bir nehir gibi akıp gider…
Şimdi unutulmaya yüz tutan nice bilim insanını, nice sanatçıyı, nice sporcuyu ve nice iş adamını gözümüzün önüne getiriyor… “Bir dönem Türkiye’nin kültür hayatını etkilemiş kişi ve sanatçıları tekrar hatırlatmayı amaçlıyorum” vurgulamasını yaparken de nice portreler canlanıyor kafasında…
Ey insanoğlu Hakan Hakkı karikatür çizmiyor. Herkes onu karikatürist zannediyor. Külliyen yalan o sadece ve sadece kahramanlarına yarenlik ediyor… Öykülerindeki insanlara “sen busun” diyor… İyi ki de böyle yapıyor…
Arada bir köşemde yayımladığım karikatürlerin yaratıcısını burada ağırlamak beni çok mutlu etti…
Zira Dikenli Fıçı’nın karikatürü de bizzat kendisine aittir…
Vesselam…