O bir gazeteci, gezgin, araştırmacı ve Türklerin en iyi dostlarından biri…

Onu ilk defa Elmalı da gördüm. Bir gazeteci grubuyla Elmalı’yı çalışıyorlardı…

Elmalı’yı öğrenmek için sarf ettiği çabaya tanıklığım var… Soruyor, sordukça da yeni soruların kapısını aralıyordu…

Sanki Türkiye’nin büyükelçisi, Türklerin gönül dostu…

Bakın neler söylüyor…

“…Üç kitabım var. (dördüncüyü yazmaya yeni başladım) Türkiye'ye duyduğum gözlemlerimden ve özlemlerinden doğuyor bu kitaplar… Sorunlarına rağmen her günün üstesinden gelen ve gelene nezaketi elden bırakmayan etten kemikten insanlara dokunmaktan büyük keyif alıyorum… Elmalı da, Kumluca da, Finike deki pazarlarda; kendi Türkçe aksanıyla konuşan biriyim… Yabancıya bedava limon veren, otobüste bir çocuk görünce neşelenip çantalarına tatlı bir şeyler ya da elma ve salatalık veren köylülerin arasından geçtim…”

Gözlemlerini böylesi bir duygu yumağıyla anlatan Marcelina, 1981 doğumlu. Tygodnik Powszechny ve Gazeta Wyborcza’nın dışişleri departmanı ile işbirliği yapan gazeteci ve muhabir. Yazıları Polonya dışında da "Le Figaro", "Die Welt" ve çeşitli Türk dergilerinde yayımlandı. Varşova Üniversitesi'nde pedagoji, Adam Mickiewicz Üniversitesi'nde ise kültürel çalışmalar okumuş. Poznań'da Adam Mickiewicz. . "Wróżąc z susów" , "Izmir. Gavur sehir " ve "Türkiye. To the East of the West" Türkiye ile ilgili röportaj kitaplarının yazarı. Identitas 2020 Özel Ödülü’nün sahibi ve İzmir’deki çalışmasıyla da bir ödül almış biridir Marceline Szumer Brysz…

Ne zaman Türkiye’ye gelse mutlaka arayıp soran kadirşinas birisidir… Bizim toprakların huylarını hem kavramış hem de kapmış… Çoğunlukla kendini “Galiba ben Türküm” demekten de geri durmayan bir Polonyalı…

İlişkimizi de şöyle tarif etmiş:

“Birkaç yıl önce yine Elmalı'da sevgili arkadaşım ve meslektaşım Ahmet İlhan'la tanıştım. Bazen böyle tanışıklıklar zamanla kaybolur ve bir ziyafette bir araya geldikten sonra onlardan hiçbir iz kalmaz. Ama yıllardır irtibat halindeyiz, Türkiye'yi, dünyayı, Polonya'yı konuşuyoruz. Mesleğimiz hakkında konuşuyoruz, iş hayatında birbirimize destek oluyoruz ve birbirimizi hatırlıyoruz. Benim için paha biçilmez bir dostluk…” olarak görüyor ve arkadaşlık hukukuna da dört elle sarılıyor…

Daim heyecanlı, açık sözlü, anında öfkesini ve sevincini yaşayan biri olarak; samimi, samimi olduğu kadar da sahici bir kadın… Her bir konuyu, iğne il kuyu kazar gibi çalışır ve gün ışığına çıkarır… Onun bu özelliği sayesinde de Türkler bir dost kazanıyor ve gönül gözüyle de kitaplarına şekil veriyor…

Ne kadar teşekkür etsek azdır kendisine… Yine de kendisine sağ olasın, emeğine yıldızlar düşsün demeden de edemiyorum…

Güneşli Diyarlar Elmalı Dergisinde yazdığı yazının tadı halen damağımda… Ne demişti: “Kalbim Elmalı da Kaldı”

Bizler biliyoruz ki, bir gün mutlaka onu Kumluca’nın tarihsel ve kültürel değerleriyle tanıştırıp, kalbinin Kumluca da kalmasını sağlarız…

Şimdilik bu kadar sevgili okurlarım…

Bir takım gözlemlerini de, bir başka yazıya bırakalım…

Vesselam…