İnsanlık, yaşadıkları üretim sürecinin ya da yaşam şeklinin bir tanımıdır…

Yörüklük ve göçerlik belli bir coğrafyanın ön adıdır…

Üretim ve tüketim ilişkilerinin birbirine bağlandığı bir bölge gerçeğidir…

Bu bölgeye yerleştim yerleşeli bu etkinlikleri ilgi ile izler ve çeşitli gözlemlerde bulunurum…

Bu etkinliklerin bir sosyal kültürel boyutu, bir ekonomik boyutu bir de hiç dile getirilmeyen demokratik katılım boyutu vardır…

Kumluca da, Elmalı da, Korkuteli’n de, Seki de yapılan bu etkinliklere katılmışlığım vardır… Artık neredeyse “Yörük Şenliği” yapmayan il, ilçe hatta köy kalmadı… Hoş, bu etkinliklerin bir kapsama alanı var ki, gerek siyasilerin, gerekse de halkın bu etkinliklere karşı bir ilgisi ve katılımı bulunuyor… Önceleri hiç de ‘resmi’ sayılmayan bu Yörük Dayanışması siyasilerin sahte bir gösteri alanına dönüştüğünde; kültürün, sanatın, üretim biçiminin ve ilişkilerinin çelişkili alanlarına tanıklık ediliyor… Adeta Anahtar Teslimi Yörük Şenlikleri, yapılıyor… İnsanlar, hayvanlar ve doğanın tam da kendisi bir META’ya dönüşüyor…

Oysa her bir etkinlik, şehrin ‘hafızasına’ olumla katkılarda bulunmalı, şehrin ‘niteliksel’ gücü gün be gün artmalı, şehir görücüye çıktığında, çevresi ve doğasıyla bir ‘anlam’ taşımalıdır…

Öyle oluyor mu, bunu sizlere sormak isterim…

Anadolu coğrafyasında yüzlerce yıldır hatta binlerce yıldır süre gelen bir üretim biçiminin ifadesi olarak; konar, göçerlik bir yaşam biçiminin de ifadesidir…

Dağların, bayırların, derelerin, börtü böceğin, kuzuların, keçilerin, ineklerin, arıların, bin bir çiçek deryasının, otların sunduğu ellerin, ayakların, gözlerin otağındaki bir yaşamın başkentidir Yörüklük… Kimi dumanlı yaylalarda kimi de ovada nasibini arar… El emeğiyle sağılan sütler, ayrana, tereyağına ve peynire dönüşürken; Yörükler de bir anlamda kendi evreninin gizemini gündeme getirirler…

Yörüklerin konargöçerliği ne kadar sahici ve meşakkatli ise; yapılan şenliklerin de bu üretim biçiminin ifade ettiği gerçeklikler boyutunda olmalı diye düşünüyorum…

Önce konargöçerlik dile getirilmeli ve bu alanlarda üretime odaklı bir etkinlik gerçekleştirilmelidir…

Bu noktaları özetleyen hayli öneri ve dileklerin olduğunu da biliyorum…

“Vargit Çiçeğinin Çağırdığı Yörükler” başlığı altında yazdığım köşe yazısına yorumlarda bulunan: Atıf Uslu, Salih Karaboğa ve Yusuf Kırcan gibi okurlarım hayli güzel öneri demetlerini dile getirmişler…

Halkın kendi değer yargıları ve yaşadığı kültür ile ilgili olarak Söz Söyleme ve Katılım Hakkının olmasının gerekliliğini dile getirmek isterim… Yazımın başında sözünü ettiğim ana unsur da budur: Demokratik Katılım hakkı…

Bu tür etkinlikler, sadece ‘Protokol’ denilen unsura bırakılamayacak kadar kıymetli… Çünkü halk, böylesi bir etkinliğe katılmak, çoluğu çocuğu ile kendi kültürel ortamını yaşamak ve yaşatmak istiyor… Bu durum hayli önemlidir…

O zaman sizler de sormak zorundasınız:

Nasıl bir etkinlik yapalım?

Bu soruyu sormak çok zor olmasa gerek…

Hatta o bölgede yaşayan tüm insanlara hitap etmesini de düşünmelisiniz…

Bu bölgelerin en çok katılım sağlanan etkinliği bu etkinlikler…

Adeta bayram havasına da sokuyor… Bu anlamlı ve kıymetli bir husus…

Öyleyse bu etkinlikleri ‘Sabun Köpüğü Gündem’ gibi görmeyip kalıcı bir takım yaşam ilişkilerinin de pekişmesini sağlanabilir…

Doğaya yapılan vurgunun daha da anlam ve içerik taşıması, gösteri niteliğinde getirilen hayvanların acı çekmelerini önüne geçilmesi, silah sıkılmasının da önlenmesi gerekmez mi?

Çocuk, babasından gördüğü silahın kullanmasını örnek almamalı… Sipsiyi, üç telli sazı, davulu, zurnayı ve ritminde oynanan folklorunu örnek almalı… Rol model ilişkisi içinde geçen hayata ‘silah’ dâhil edilmemelidir…

Sizce de öyle değil mi?

Yine motosikletlerin, traktörlerin çıkardığı egzoz gazlarına bir de çalınan kornalar KAKAFONİ ortamına zemin hazırlamamalıdır…

Gürültünün kimseye faydası olmadığı gibi böylesi bir etkinliğin tarihsel, kültürel noktasına da hizmet etmiyor…

Daha çok ‘yerel’ olanın sahne alması gerekir…

Kumluca’da yaşayan müzisyenlerin oluşturduğu ‘platformun’ verdiği konseri anlamlı, değerli ve isabetli bulurum… İsabetli olduğu kadar da bu dağın, taşın yaşama kültürünün dile getirilmiş hali ve çok da değerli görürüm… Yine Öğretmenler Korosu’nun ve Halk oyunlarının etkinlikleri takdire şayandır…