Eskiden insanlar sabah kalkınca pencereyi açar, kuş seslerini dinlerdi. Şimdi pencereyi açıyorlar, ilk iş bildirimlere bakıyorlar… Kuş ötse bile, “acaba bu ses hangi uygulamadan geldi?” diye düşünüyorlar.

Her şey sanallaştı; hayatımız kocaman bir sanal sabun köpüğü. Köpük dediysek, öyle lavanta kokulu değil; bildiğin deterjanlı su. Pat diye patlıyor, sonra ortada kalıyoruz…

Ekranlarda ne var? Kredi kartı pazarlamacıları… Adam bir gün emlakçı rolünde, ertesi gün yemek programında… Yarın da “mutluluk terapisti” çıkarsa hiç şaşırmayın… Tek amaç: “Harca, tüket, borçlan!” Çünkü statün artık arabanda değil, cebindeki kredi kartının taksit limitinde…

İnsanlar konuştukça susuyor aslında. Hatta konuştukça kendinden uzaklaşıyor. Bir araştırma yapıyor, hop taraftar oluyor. Herkes futbol taraftarı gibi bağırıyor ama kimse kendi sesini duymuyor… Yaşadığımız kamplaşmanın nedenlerinden olabilir mi, sorusunu sormadan edemiyorum…

Aile sofraları da değişti. Çorba sıcak, sohbet soğuk. Çocuk bir köşede telefona gömülmüş, baba “son görülme” takibi yapıyor, anne “ekran süresi” limitini geçiyor. Göz teması? O da “ayarlar” menüsünde kayboldu gidiyor…

Gelelim kilitli hesap meselesine…

Adam bana arkadaşlık isteği atıyor. Ama hesabı kilitli! Yani diyor ki:

“Ben seni baştan aşağı görebilirim, iç organlarına kadar röntgenleyebilirim. Ama sen benim profilime bakamazsın!”

Ben de diyorum ki:

“Pardon, sizin ‘face bokunuz’ kilitli.

Ben o kilidi çözemem…

Ben çilingir değilim!

Gidin bir psikoloğa, psikiyatriste…

O da olmazsa falcıya, üfürükçüye uğrayın. Önce o kilidi çözün, sonra gelin!”

Bir de “What sap”ın maviliği var… Adam yazıyor, görüyorsun. Ama mavi tik yok. Çünkü mavi tik, onun “ben görmedim ki” yalanına hizmet ediyor. Son görülme de kapalı…

Ama aynı kişi, ertesi gün “Seni hatta gördüm de selam edeyim” diyor. Yahu hani görmemiştin? Senin gözlerin son görülme ayarına göre mi çalışıyor?

Dostlarım var; bu konuyu anlattım. Kimisi “haklısın” dedi, ayarlarını düzeltti. Kimisi “boş ver yaa” deyip devam etti. Ben de onları hafızamın kara kaplı defterine yazdım. Ezcümle, kim kilitli hesap açıyorsa, o safta onlar da var… Yalanını cebinde taşıyanların, ‘Mavi Çizgi’ye yol vermeyenlerin karanlık dünyası işte…

Bu sosyal medya, bize bir şey öğretmediyse şunu öğretti:

Artık dostluklar tik işaretleriyle, arkadaşlıklar kilitli profillerle, sevgiler ise taksitli alışverişlerle ölçülüyor…

Boynu bükük kalan tek şey ise, samimiyet, etik davranış ve ahlak…

Kazanan ise, saygısızlık, samimiyetsizlik, yalan, dolan, kibir, kapris, kompleks vs.

Eskiden “göz var nizam var” derdik…

Şimdi “tik var mavi var” devrindeyiz…

Vesselam…