Hep söylediğim bir şey vardır: Bir belediye başkanını eleştirmek için önce bir yılını tamamlamasını beklemek gerekir. Başkanımız Mesut Avcıoğlu bu süreci tamamladı. Bu yazı, şahsi bir eleştiriden öte halkın gözünden bir değerlendirme ve pozitif bir yapıcı bakış olarak okunmalıdır.

Kumluca halkı, 2024 yerel seçimlerinde sandığa güçlü bir irade koydu. CHP’nin ve AK Parti’nin dayattığı adaylara rağmen, teşkilatı dahi olmayan bir partinin adayı Mesut Avcıoğlu’nu başkan seçti. Bu sonuç halkın açık bir mesajıydı: Şeffaf, ulaşılabilir, halkın iradesine kulak veren bir belediye yönetimi talep ediliyordu.

Belediye Başkanımız Mesut Avcıoğlu’nun iyi bir insan olduğu, dürüstlüğü ve beytülmala el uzatmayacak karakteri konusunda kimsenin en küçük bir şüphesi yok. Ancak iyi niyetin yanı sıra vizyoner, çözüm odaklı ve planlı adımlar da şart.

Başkan göreve geldiğinde kolay bir tablo devralmadı. Belediyenin ciddi borç yükü, ödenemeyen personel maaşları, icralık araçlar ve boş bir kasa vardı ortada. Yaklaşık 80 milyon TL borç ödeyerek bu enkazı kontrol altına almak adına önemli bir mali disiplin ortaya koydu. Bu takdire şayan bir başarıdır. Ancak şu da bir gerçek ki; sadece tasarruf etmek ve borç ödemekle belediye yönetimi tamamlanmaz.

Belediyecilik masa başında değil, halkın içinde yapılır.

Belediyecilik vizyon işidir. Masa başında değil, sokakta, halkla temas kurarak inşa edilir. Memur zihniyetiyle değil, siyasetçi sorumluluğuyla yönetilir. Ne yazık ki Başkan Avcıoğlu bu çizgiyi yeterince aşabilmiş değil. İmar konusunda yaşanan kriz, bunun en somut örneğidir.

Beykonak’taki bir imar uygulamasına dair mahkeme kararı, tüm ilçedeki yapılaşmayı durma noktasına getirdi. Başkan, süreci öngörüp kurum içi denetim mekanizması kurmak yerine, gelen kararı aynen uygulamayı tercih etti. Üstelik mahkeme kararının savunması zamanında yapılmadı; ilgili avukata dahi bilgi verilmedi. Sonuç mu? İlçedeki tüm imar faaliyetleri durdu. İnşaatlar mühürlendi; hatta bir okul bile mühürlendi.

Memur mantığıyla yapılan bu uygulama, ilçede inşaat sektörünü felç etti. Müteahhitler, ustalar, inşaat işçileri mağdur oldu. İlçeyi terk eden esnaflar bile oldu.

Belediye başkanı çözüm üretir.

Bir belediye başkanı çözüm üretir. Kanunların etrafından dolanarak değil, kamu yararını önceleyerek formüller geliştirir. Devlet bile, vatandaşı mağdur etmemek adına gerektiğinde esneklik gösterir. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dediği gibi:

“Tüm prosedürleri birebir uygulasak, esnafın %99’unun kepenklerini kapatmamız gerekir.”

İşte mesele burada: Kanun değil, kamu yararı esastır.

Bugün Kumluca’da bir ruhsat almak aylar sürüyor. Belediye koridorlarında işler çözülmüyor, öteleniyor. Vatandaş geri çevriliyor. Bu cesareti memurlar nereden alıyor? Elbette başkandan. Çünkü başkan, personelini güvenceye almış ama halkı unutmuş görünüyor.

Gelelim festivale…

26 yıldır devam eden ve bu yıl da büyük bir emekle hazırlanan Yörük Göçü, maalesef ruhunu kaybetmişti. Bu etkinlik, muhtarlarla tam bir iş birliğiyle yürütülmesi gerekirken, bazı muhtarların dışlandığı, susturulduğu bir düzende gerçekleşti. Festival komitesi kuruluyor, basın davet edilmiyor. Kura çekimi yapılıyor, yine yokuz. Basının, özellikle tecrübeli yerel gazetecilerin katkısı yok sayılıyor. Sonuç: Sönük, heyecansız, sıradan bir etkinlik.

Yörük Göçü Güçlenerek Devam Etmeli

Önümüzdeki yıllarda Yörük Göçü’nün daha güçlü şekilde organize edilmesi gerekiyor. Mahalleler birleştirilerek daha kapsamlı bir göç planı hazırlanmalı, muhtarların tüm maddi ve manevi ihtiyaçları belediye tarafından karşılanmalıdır.

Yörük yerleşkesi, mutlaka daha geniş ve ulaşımı kolay bir alana taşınmalı; müzik karmaşası sona ermeli. Göç yalnızca bir yürüyüş değil, kültürün aktarımıdır. Bu nedenle:

•Bir Yörük Müzesi kurulmalı,

•Bir Yörük Köyü ya da konaklama alanı oluşturulmalı; yerli turistler burada yörük kültürünü yaşayabilmelidir,

•Yöresel ürünlerin, hediyelik eşyaların (anahtarlık, magnet, biblo, heykel vb.) satılabileceği, belediye iştirakli bir satış alanı kurulmalıdır. Böylece hem kültür yaşatılır hem de belediyeye kalıcı bir gelir kapısı açılmış olur.

Kumluca gibi kültürü, tarihi ve üretim potansiyeli olan bir ilçede bu vizyonla ilerlenmelidir. Belediyecilik halkla birlikte yapılır. Memur aklıyla değil, milletin hissiyatıyla yol alınır. Aksi takdirde gelişim değil, gerileme konuşulur.

Bu nedenle şahsım adına artık Kumluca Belediyesi’nin düzenlediği programlara katılmama kararı aldım. Çünkü samimiyetin olmadığı yerde, sadece sessizliğin hükmü geçer.

Ve tam bu noktada, belediyeciliğin sadece yönetmeliklerle değil, yürekle yapılması gerektiğini anlatan şu hikâye gelir aklıma:

BİR HİKÂYE: HASAN BAŞKAN

Belediye başkanlığı koltuğuna yeni oturan Hasan Başkan, seçim meydanlarında halkın gönlünü kazanmış,

“İlçenin her köşesine dokunacağız!” diye sözler vermişti.

İlk haftalar heyecanlıydı. Ama zamanla o heyecan yerini masa başı işleyişine bıraktı.

Bir gün bir grup çiftçi geldi:

“Başkanım, sulama kanallarında sıkıntı var. Üç dönüm yer çürümek üzere…”

Hasan Başkan hemen ilgili müdürlüğü aradı. Müdür klasik bir memur titizliğiyle cevapladı:

“Efendim, önce dilekçe alınmalı. Sonra encümene havale edilir. Komisyon bir ay içinde toplanır. Uygun görülürse programa alınır.”

Başkan, “Bir ay sonra tarla mı kalacak?” diye sordu ama muhatabı duvar gibiydi.

Aynı müdür geçen gün refüje ağaç dikimini iptal ettirmişti:

“Efendim, bu mevsim uygun değil. Bir de araç yoktu…”

Her meselede prosedür, yönetmelik, mevzuat… Ama mesele memleket olunca inisiyatif yoktu.

Gençler spor sahası, kadınlar kültür merkezi istiyordu.

Ama ne zaman bir şey yapılsa, masa başındaki memurların “önce dosya, sonra üst yazı” teranesi çıkıyordu.

Sonra bir sabah, pazar yerinde yaşlı bir teyze durdurdu Hasan Başkan’ı:

“Evladım, halk seni seçti. Kâğıtlar değil, gönüller yönetsin şu belediyeyi…”

O anda kafasında şimşek çaktı Başkan’ın. Anladı ki;

Belediye başkanı olmak sadece imza atmak değil,

Yeri geldiğinde masaya yumruk vurmak, halkın sesini yukarı taşıyabilmektir.

Çünkü bir ilçeyi haritayla değil, hissederek yönetirsin.

Ve evet…

Memur aklıyla belediye yönetilmez.

Kıssadan hisse:

Tıpkı yağmur altında bekleyen bir çocuğa,

“Talebiniz uygun hava koşullarında değerlendirilecektir”

diyen bir şemsiye görevlisi gibi…

Gerektiğinde halkın üstüne şemsiye tutacak,

Bazen çamura basacak,

Bazen kendi ellerinle taş taşıyacaksın.

Kâğıtlarla değil, kalbinle yöneteceksin bu şehri.

Kalın sağlıcakla…