Türkiye'nin turfanda sebze deposu, Akdeniz'in bereketli toprakları Kumluca'dan yükselen bir feryat, aslında tüm ülkenin gıda ve ekonomi panoramasının acı bir özeti. Hasadın başladığı şu günlerde, binbir zorlukla, yüksek girdi maliyetleriyle üretime giren çiftçinin yüzü maalesef yine gülmedi. Ürün fiyatları geçen yılın bile altında kalınca, üretici sadece zarar etmekle kalmadı, aynı zamanda umutsuzluğa düştü. Sosyal medyadan yükselen bu çaresizlik haykırışı, sorunun ne kadar köklü ve acil çözüm gerektirdiğini gösteriyor: Ne üretici kazanıyor ne de tüketici ucuz yiyor. Aradaki uçurum, yani "aracı sorunu" acilen çözülmeli!
Girdiler Artarken Çiftçinin Geliri Neden Düşüyor?
Kumluca'da sera kuran, tohumu toprağa atan her çiftçi, birincil olarak akaryakıt, gübre, ilaç, sulama elektriği gibi yüksek girdi maliyetlerinin baskısı altında eziliyor. Bu maliyetler, küresel ve ulusal ekonomik dalgalanmalarla sürekli yukarı tırmanırken, hasat sonrası ürünün tarladaki fiyatı ise bu artışları karşılamaktan çok uzak. Üreticinin ifadesiyle, "Çok büyük masraflarla sezona girdik," ve beklentisi, emeğinin karşılığını almaktı. Ancak gerçekler, bir kez daha hayalleri suya düşürdü.
Tarladaki 1 Lira, Sofradaki 5 Lira. Kim Kazanıyor?
Çiftçinin feryadının merkezinde ise tedarik zincirindeki kopukluk yatıyor. Araştırmalar, yaş sebze ve meyvede üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki farkın, kayıp ve fireler düşüldüğünde bile, anormal derecede yüksek olduğunu gösteriyor. Tarlada maliyetini bile kurtarmayan bir domates, biber ya da salatalık, market veya manav tezgahına gelene kadar adeta bir servet değerine ulaşıyor.
Bu durumun temel sorumlusu:
* Çok Katmanlı Aracı Zinciri: Ürünün tarladan çıkıp tüketiciye ulaşana kadar geçtiği her bir el, maliyet üzerine kendi kar marjını ekliyor. Bu durum, son fiyatta fahiş artışlara neden oluyor.
* Örgütsüzlük: Üreticinin güçlü kooperatifler çatısı altında birleşememesi, pazarlık gücünü düşürüyor ve ürününü piyasa koşulları yerine, aracıların belirlediği düşük fiyatlara satmak zorunda kalmasına neden oluyor.
* Lojistik ve Fire Kaybı: Yetersiz depolama, soğuk zincir eksikliği ve hatalı taşıma süreçleri, ürünün %25-30'lara varan oranda zayiat vermesine yol açıyor. Bu kayıpların maliyeti de nihayetinde sağlam kalan ürüne ve dolayısıyla tüketiciye yükleniyor.
Çözüm Yolu: Köklü Reform ve Güçlü Denetim
Kumlucalı üreticinin dile getirdiği "Bu gidişe dur demenin zamanı geldi de geçti bile" sözü, aslında tüm yetkililere yönelik bir çağrıdır. Tarım politikaları artık sadece üretimi değil, adil paylaşımı ve tüketiciyi korumayı da merkeze almalıdır.
Peki, ne yapılmalı?
1. Üretici Kooperatifleri Güçlendirilmeli: Devlet, küçük üreticinin pazarlık gücünü artıracak, kendi lojistik ve depolama ağını kuracak kooperatifleşme modellerini teşvik etmeli ve desteklemelidir.
2. Kısa Tedarik Zinciri Modeli: Büyük market zincirleri ve belediyelerin, kooperatifler aracılığıyla doğrudan üreticiden alım yapması teşvik edilmeli, böylece aracı sayısı minimuma indirilmelidir.
3. Hal Yasası Güncellenmeli: Yaş sebze ve meyve ticaretindeki fiyat oluşum mekanizmaları ve aracı kar marjları daha sıkı denetim ve şeffaflık altına alınmalıdır.
4. Lojistik ve Soğuk Zincir Yatırımları: Ürün zayiatını azaltmak için modern depolama, paketleme ve soğuk zincir taşımacılığına devlet destekli yatırımlar yapılmalıdır. Bu, hem üreticinin ürün değerini koruyacak hem de tüketici fiyatına yansıyan fire maliyetini düşürecektir.
Kumluca'daki hasat sevinci, fiyatların düşüklüğü karşısında hüzne dönüşüyorsa, bu yalnızca bir yerel sorun değil, ulusal bir politika açığıdır. Unutmayalım ki, toprağına küsen üretici, sofrasına ulaşamayan pahalı gıda demektir. Çiftçinin emek feryadına kulak vermek ve aracı zincirinin boğduğu ekonomiye neşter vurmak, sadece üreticiyi korumak değil, aynı zamanda halkın ucuz ve sağlıklı gıdaya erişim hakkını da güvence altına almaktır.
Bu sorunun çözümü için Tarım ve Ticaret Bakanlıklarının ortak bir eylem planı hazırlaması ve özellikle ilk hasat dönemlerinde piyasa denetimini artırması gerektiğini düşünüyorum.