Yerelliğin kendine özgü bir duruşu ve zarafeti vardır…

Çoğu zaman yerellik küçümsense de; ben ise yereli ve gündemini biraz abartanlardanım…

Severek de yaparım…

İnsanlara dokunmayı, yaptığı işlere kulak kesilmeyi, duygularını ve düşüncelerini anlamak isterim… İsterken de adeta çırpınırım…

Yerelde yaşayan zengin ya da varlıklı olan kesimlerin kendi ağları içindeki ‘iktidar alanlarını’ keşfetmek benim en çok benimsediğim sosyolojik bulgulardır. Elbette işin psikososyal yanını da pas geçmem… Yoksulluğun içinden sıyrılıp gelen daynışmayı ve birlikteliği de kutsarım…

Halkın toplandığı alanların ya da mekânların kendine özgü bir dili ve somut gerçekliği vardır…

Hayat bir yerlerde akıp giderken hafıza skalamızda sakladığımız, biriktirdiğimiz anılar ki, benim bu anıları gün yüzüne çıkartmak gibi bir derdim vardır…

Çok uzaklara giden şeylerin geri dönmesidir hatırlamak. Hatırlamak derken bir not kâğıdına kaydettiğimiz metinler de dâhildir buna… Hatırlamanın büyüğü küçüğü yoktur…

Hatırladıklarımızın ufkunda geçer yaşam dediğimiz o koskocaman muamma.

Zaman geçtikçe de koparıyor bağları, rüzgâr savuruyor külleri, deniz kabardıkça da; coşkunun hüznü çörekleniveriyor içimize… Sonradan sonraya duyuyoruz ayak seslerimizi…

Yörük Şenliği, Belediye Korosunun Konseri ve daha ne tür etkinlik gerçekleştikçe, Yerel Olanın Tadı Damağımda Kalıyor… Ben zaten bu yanımı da: Yerelde Kalmanın Evrensel Tadı, diyorum… Ve bu gerçekliğe göre de yaşıyorum…

Kadim olan hemen her şeyin en dinamik unsuru da bu temel motivasyondur… Balzac’ı Balzac yapan, Hugo’yu Hugo yapan, Yaşar Kemal’i Yaşar Kemal yapan da bu temel husus değil midir?

Hep beraber aynı gemideyiz…

Geminin sağı solu, önü arkası yok…

Su alırsa hep beraber rüzgâra ya da denize yakalanırız…

Sonrasında ölüme götüren ayak seslerimizi dinlemeye başlarız…

Çok şey başarmaya ne vaktimiz var, ne de enerjimiz…

Şunu hep düşünmüşümdür:

Birlikte ne kadar güzel, faydalı ve öykülere konu olabilecek işler yapabiliriz…

Bunun önünü arkasını düşündüğümden olacak ki, demokrat olmayı, şeffaf olmayı, sorun çözücü olmayı şiar edinmişliğim vardır…

“İnsan yaşadığı yere benzer” lafı da bunu özetlemez mi?

Gelgelelim ‘birlikte iş yapma’ kültürüne… Bir öykünün eksik insanı gibi durmasın bu duygusal yakarış…

Akıl çelen de olsun, gönül çelen de…

Olsun ki, bir masalın içine giriverelim…

Vesselam…