Kumluca’da yaşanan olaylar ışığında başlattığımız CHP yazı dizimizi bu yazıyla sonlandırıyorum…
Bu yazımı da CHP’nin genel görünümü ile ilgili görüşlerimi aktarıyorum…
Son dönemlerde CHP, ardı ardına patlayan yolsuzluk, rüşvet ve nitelikli dolandırıcılık iddialarıyla gündemden düşmüyor. Her yeni gün, partinin kamuoyuna “acaba bugün hangi skandal ortaya çıkacak?” endişesiyle uyanmasına neden oluyor. Oysa Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve demokratik sorunları her geçen gün derinleşirken, ana muhalefet partisinin bu kadar kendi içine kapanması, halkın gözünde güven kaybını hızlandırıyor.
Parti yönetimi, adeta tüm siyasi stratejisini Ekrem İmamoğlu üzerine kurmuş durumda. Diğer alanlarda somut ve kapsayıcı politikalar üretemeyen CHP, “kirli çamaşırların” iç tartışmalarda ortaya saçılmasını engellemeye çalışmakla vakit kaybediyor. Bu da parti içi bütünlüğü daha da zedeliyor…
Toplumun derinleşen sorunlarına karşı bu kadar yabancılaşan bir parti sadece ve sadece enerjisini “kirli çamaşırları” yıkamakla yetiniyor ve bu sorunları halı altına süpürüyor…
CHP’nin bir başka çıkmazı ise empati yoksunluğu. Kendi tabanının beklentilerini anlamak yerine, dar bir kadro mantığıyla, yukarıdan aşağıya kurulan bir iletişim dili tercih ediliyor. Bu dil, giderek “arabesk” bir çizgiye kayıyor; duygusal iniş çıkışlarla dolu ama stratejik temeli zayıf açıklamalar, halkın günlük yaşamına dokunmaktan çok uzak bir yerlerde duruyor…
Daha vahimi, partinin halktan kopuşu…
CHP yönetimi, tabanının sesine kulak vermek yerine, dar bir kadronun kendi iç gündemine hapsolmuş. Empati yeteneğini yitirmiş, sokağın derdini anlamak yerine, “lümpen” bir siyasi dil kullanıyor… Bu dil ise parti tabanında etki üretmiyor. Sadece fanatik hale gelmiş bir “taraftar” grubunu daha da “sarhoş” hale getiriyor…
Duygusal patlamalar, hamasi açıklamalar ve iç tartışmalarla geçen günler, halkın gözünde CHP’yi “konuşan ama dinlemeyen” bir parti haline sürüklüyor…
Bir siyasi parti için hiç istenmeyen durum da ortaya çıkıveryor…
Sürekli kan kaybeden, enerjisini iç hesaplaşmalara harcayan bir partinin, Türkiye’nin geleceği için umut vermesi zor. CHP, ya halkın gerçek gündemine dönüp sahici bir değişim hamlesi yapacak ya da skandalların ve iç çekişmelerin gölgesinde erimeye devam edecek…
CHP, bu gidişle yalnızca kendi geleceğini değil, muhalefetin tüm umutlarını da tüketme tehlikesiyle karşı karşıya…
Eğer CHP, halkın gerçek sorunlarına dönmez, içindeki kirli ilişkileri temizlemez ve güven veren bir siyasi hat oluşturmazsa; bugün kaybettiği sadece oy değil, yarın kaybedeceği Türkiye’nin değişim umudu olacak… Bu da bilinsin isteriz…
Ne dersiniz?
Vesselam…