Sonbahar da bir bahar… Sonbahar çiftçilerimizin umutlarının toprakla buluşmaya başladığı ay.

Biz küçükken büyüklerimiz; “Ömründe bir kere doktora, avukata, polise, cenaze işleri yapana (levazımatçısına) ihtiyaç duyarsın. Ama her gün, günde üç kez bir reçbere ihtiyacın vardır.” derlerdi. Genç arkadaşlarımız için Türk Dil Kurumu sözlüğünde; reçber ya da rençber geçimini toprağı ekerek sağlayan çiftçi anlamına gelmektedir. Tüm insanlığın günde üç kez bir çiftçiye ihtiyacı var.

Dünyanın her yerinde; sonbaharı bahara döndüren, iklimsel etkenler kadar, toprağı işleyerek geçimini sağlayan küçük aile çiftçileri de bu dönüşüme katkı sağlar.

Örneğin dünyadaki tarım işletmelerinin %75'i aile işletmesidir. Bu durum bizim ülkemizde daha belirgin. ABD de otuz bin hayvancılık işletmesi mevcut iken bizim ülkemizde Bir milyon aile işletmesi, dört inek, beş inek sahibi çiftçilerimizden oluşmaktadır. Bizim yöremizde bu duruma örnek. Seraların %75'i 2/3 dönüm küçük aile işletmelerinden oluşur.

Bu parçalı görünüme plansız üretim ve tarımsal girdilerdeki artış oranları da eklenince, küçük aile çiftçilerini zor bir sezon bekliyor. Bu konulardan daha önemlisi aile çiftçilerinin tüm dünyada yaşadığı ortak dertten bahsetmek istiyorum. Ürettiği ürününe katma değer katamamak. Burada sadece yüksek fiyatlı ve yüksek teknolojili ürün algılanmamalı.Üreticinin yeni bir tasarımı öz unsurlarıyla, kendi faaliyetleriyle yeni bir fayda, özgün bir çözüm bulabilmesi,katma değerli bir üretimdir.Bunu yapabilecek kısıtlı sermaye, ARGE ve tasarım çalışmalarını yavaşlatmaktadır.

Dünyanın en büyük kakao üreticisi Fildişi Sahilindeki kakao çiftçileridir. Çelişki burada başlıyor. Çiftçilerin çoğu çikolatanın adını bilmiyor. İlk defa çikolata yediklerinde yaşadıkları mutluluk ve “Beyaz insanlar çikolata yedikleri için daha sağlıklıymış” demeleri ne yaman bir çelişki. Aile çiftçilerinin Afrika'dan bir fotoğrafı.

Tabiki de biz bu konuda daha şanslıyız. Ama çikolata örneği üzerinden gidersek varlık içinde yokluk çekiyoruz.

Aile çiftçiliği sayesinde Türkiye, dört ürünün üretiminde dünya şampiyonu.

Dünya toplam fındık üretimin: % 70 ini

Dünya kiraz üretiminin: % 25 ini

Dünya incir üretiminin: % 25 ini

Dünya kayısı üretiminin: % 20 sini aile çiftçilerimiz üretmekte. Bu ürünlerin ihracatında da ilk sıralardayız. Geliştirmemiz gereken nokta bu zenginliği katma değerli ürüne çevirememek. Türkiye’den fındığı, Fildişi Sahilinden kakaoyu alan İtalyan Nutella bu ikisini harmanlayıp yıllık 11,4 Milyar dolarlık ciroya ulaşıyor.

Çözüm olarak ilk başlıkları; doğru kişilere ulaşması gereken devlet destekleri. Etkin kooperatifler. Atıl toprakların tarıma kazandırılması olarak sıralayabiliriz. Rusya ve Avrupa ülkeleri bununla ilgili yeni tarım alanları kazanmaya çalışıyor.

Aslında bu yeni alanların tarıma kazandırılması ile ilgili en büyük proje bize ait. Ülkemizin 1989 yılında başladığı dev proje GAP, dünyanın en büyük dokuz projesinden biridir. Zamanla daha az konuşulan GAP popüler ve çılgın projelerin gölgesinde unutulmuş tamamlanmasını bekliyor. Bu proje şimdiye kadar ülkemize enerji geliri (30 milyar dolar) ve tarımsal sulama (13 milyar dolar) geliri kazandırmış. Son verilere göre şu an mevcutta 2,2 milyon hektar alanın %29'u sulanmış görünüyor. Bu proje tamamlandığında; yılda tarımsal ürünlerin ithalatında harcanan para 9 milyar dolar ülke içinde kalacaktı. GAP illerinden 500 bin tarım işçisi ve diğer sektör işçileri çalışmak için başka illere gitmek zorunda kalmayacaktı.

Yaz bitip sonbahar gelirken aklıma Kumluca’nın buğday pazarına giden yolun köşelerinde bekleyen işçiler geliyor. Onlar dört mevsim aynı yerdeler. Gözlerinde bir umut ile bekliyorlar. Onlara kimileri amale kimileri de reçber diyor. Çiftçilerin umutları gerçekleşirse onlar da bir işin ucundan tutup yevmiyelerini kazanacaklar.

-“Memleket neresi“ diye soruyorum.

-“Urfa… Bizim oraları bir görsen” diyor. Sohbet ediyoruz.

Son sözü;

-“Yüzlerce dönüm arazimiz var, su yok… Ama umudumuz var”

Barış AYDOĞDU