Siyaset, farklı fikirlerin çatışması değil, birleşmesi sanatıdır. Hele ki Cumhuriyet Halk Partisi gibi köklü bir geleneğe sahip bir partide, demokrasi sadece bir kelime değil; nefesimiz, yol haritamız, varlık sebebimiz, yaşam biçimimizdir…

Ancak ne yazık ki son günlerde Kumluca’da esen rüzgârlar, bu demokratik iklimi sertçe sarsıyor. Antalya İl Başkanlığı’nın yürüttüğü yanlı ve tarafgir yönetim anlayışı, omuz omuza yürüyen yoldaşları karşı karşıya getiriyor. Bir zamanlar aynı sofrada ekmeğini bölen, aynı pankartı omuzlayan insanlar, şimdi karşı cephelere itiliyor…

Hiçbir neden yokken partinin disiplin kurulu devreye sokularak ALGI SAVAŞLARINA zemin hazırlanıyor…

Tehdit ediliyor… Yıldırmaya çalışılıyor…

Peki neden?

Çünkü ortak akıl yerine dar grup çıkarları; uzlaşı yerine bağnaz tarafgirlik tercih ediliyor. Çünkü farklı düşünenler, zenginlik olarak görülmek yerine, “tehdit” olarak yaftalanıyor.

En vahimi ise şu: İlçe yönetimine aday olma cesareti gösteren bazı isimler, fikir ayrılıkları nedeniyle disiplin kuruluna sevk edilip, partiden ihraç talebiyle karşı karşıya bırakılıyor. Bu durum sadece kişilere değil, CHP’nin temel felsefesine de bir hançer gibi saplanıyor. Bu somut durumu da göremiyorlar. Göremedikleri gibi siyaseten bittiklerini de kavrayamıyorlar…

Unutmayalım, bu parti tek sesli bir koro olmak için değil, çok sesli bir senfoni olmak için kuruldu. Atatürk’ün mirası olan bu çatı altında, kimsenin düşüncesi susturulamaz, kimse ötekileştirilemez.

Kumluca’nın, Antalya’nın ve Türkiye’nin ihtiyacı; ayrıştıran değil birleştiren, dar hesaplar yerine ortak hedefleri önceleyen bir siyaset anlayışıdır...

CHP’nin başarısı, işte bu birlik ruhundan doğacaktır. Aksi halde, kendi içimizde birbirimizi tüketir, asıl mücadelemizi unuturuz… Bugüne kadar unuttuğumuz gibi…

Demokrasi, en çok da içeride sınanır. Bu sınavı geçemeyenler, halkın güvenini de kazanamaz.

Ve bugün:

Kumluca’da bu sınav tüm açıklığıyla önümüzde duruyor…

Sizce de duruyor mu?

Vesselam…