Turizmin gözbebeği, caretta carettaların yuvası, Olympos’un komşusu, Yanartaş’ın simgesi… Çıralı’dan söz ediyorum. Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı bu eşsiz belde, yıllardır ilgisizlik ve başıboşluk içinde adeta kendi kaderine terk edilmiş durumda.

Karataş mevkiini hatırlayanlar bilir; romatizmal ağrıları olanların şifa bulmak için gittiği bir yerdi. Bugün ise tur teknelerinin istilasına uğramış. Güneşin, kumun ve denizin keyfini sürmek isteyenler artık tekne motorlarının gürültüsü ve çalışanların ağza alınmayacak küfürlü konuşmalarıyla karşı karşıya. Bir zamanlar “şifa kaynağı” denilen kumlar ise hoyratça çiğneniyor.

Çıralı’da en basit insani ihtiyaçların bile karşılanamaması da ayrı bir utanç. Ne bir umumi tuvalet, ne bir lavabo, ne de duş ünitesi var. Yazın binlerce turistin geldiği bir yerde, bu eksiklikler yalnızca ayıp değil, aynı zamanda büyük bir plansızlık örneği.

Bölgenin kendine özgü Topçam ağaçları da ilgisizlikten kuruyor. Doğanın kendi dengesinde büyümesi gerekirken, yeni dikilen fidanlar damla sulama sistemiyle ayakta tutulmaya çalışılıyor. Bu tablo, doğayla uyumlu bir anlayıştan ziyade günü kurtarmaya dönük bir yaklaşımı gösteriyor.

Yanartaş’a çıkış için 60 lira ücret talep edilmesi de ayrı bir tartışma konusu. Öğretmen ve müze kartlarının geçersiz sayılması, yerli turistin gözünde Çıralı’yı daha da ulaşılmaz hale getiriyor. Kendi değerimizi kendi insanımıza bu kadar pahalıya satmak, doğru bir turizm anlayışı olabilir mi?

Üstelik Çıralı yalnızca bunlarla da sınırlı değil; altyapı yetersizliği, kanalizasyon sorunu, çöp dağları, sit alanı statüsüne rağmen yükselen kaçak yapılar ve en önemlisi caretta carettaların yaşam alanlarının daraltılması… Bunların her biri, tek başına bile bir bölgenin geleceğini karartmaya yetecek sorunlar.

Asıl mesele ise denetimsizlik. Belediyenin mi, kaymakamlığın mı, yoksa bakanlığın mı yetkili olduğu belirsiz. Bu boşluk, fırsatçılara gün doğuruyor. Bölge halkının “Sahipsiz bırakıldık” sözleri aslında her şeyi özetliyor.

Çıralı yalnızca Kemer’in değil, Türkiye’nin gözbebeği. Ama gözbebeğimiz giderek kör oluyor. Eğer bugünden adım atılmazsa, gelecekte çocuklarımıza bırakacağımız bir Çıralı kalmayacak.

Birileri artık bu sese kulak vermeli. Yoksa kaybettiğimiz yalnızca bir belde değil, ülkemizin en değerli miraslarından biri olacak.