Türkiye’de, pandemi döneminde; hepimiz çiftçinin sırtından geçindik.

İtiraf edelim biz, ülkemizin memurları, işçileri, esnafı, iş insanları ve diğer kesimleri, çiftçinin sırtından geçindik diyebiliriz, çünkü;

Ekmek: 0,18 cent/$/adet

Domates: 0,18 cent/$/kg

1 adet ekmeği 0,18 cente yiyoruz. 1 kg domates 0,20 centin altında. 1 Doların 5 te biri etmiyor.(Domatese 4 TL dersek de 0,50 centin altında.) Tarım ürünlerimiz sadece sebzelerden ibaret değil. Kuru tarım ürünlerinin fiyatları da sebzeler kadar şanslı değil. Dolar bazında bu fiyatları tüm dünya İle karşılaştırdığınızda çiftçimizin ürününün değeri ile ilgili fikir edinebiliyoruz. Çiftçimizin sırtından geçiniyoruz.

2021 in dikkat çeken gelişmelerinden biri de çiftçinin ürünü,değeri ve genel tarım konularında çiftçi harici herkes konuşmaya başladı. Herkes tarımı konuşmaya başladı. Tarımı ansiklopedilerden okuyarak, İngilizce çevirilere bakarak, kopya yapıştır yaparak doğru politika oluşturmak mümkün değil. Çiftçiyi sürece dahil etmek gerekiyor. Çiftçinin içinde olmak gerekiyor. Çiftçilik yapmak gerekiyor. Bizim en büyük problemimiz Sürdürebilirlilik. Örneğin aşı konusuna bir çok ülkeden çok daha iyi bir başlangıç yaptık, sürecin ortasını, sonunu iyi yönetemiyoruz. Aynı sürdürülebilirlilik problemini Tarımda da yaşıyoruz.

Sürdürülebilirlilik konusunda ansiklopedik bilgi vermeden kısaca örnek vereyim. Örneğin tüm dünyada tarımda; kaynaklar, su, toprak, gıdalar tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. Ama bunların yanında, bence tüm dünya da olduğu gibi bizim ülkemizde de, Çiftçi de tükeniyor. Çiftçiyi de tüketiyoruz. Şu an Türkiye ortalaması çiftçi, tarım ile uğraşan kişi,ortalama 50 yaşında.(Kredi Kayıt Bürosu TARDES verileri) Çiftçilik sürdürülebilir olmaktan çıkıyor, çünkü çiftçimiz yaşlanıyor. Çiftçi tarlasını sürmek, sürdürmek, sürdürülebilirlilik ya da adını sen koy! 50 yaşından sonra kısa ve uzun vadeli tarım politikaları yapacak halim yok diyor. Doğal kaynaklarımızın tükenmesi tabii ki çok önemli ama çiftçi tükenirse üretim de tükenir. Üretim tükenirse aç kalırız.

Çiftçimizin mesleğini yani tarımı, toprağı, hayvancılığı sürdürülebilirlilikle yapabilmesi gerekiyor. Çiftçinin çiftçiliği bırakmasının maliyeti; bir devlet memurunun ya da bir ticaret erbabının bir işi bırakmasından çok daha fazla maliyeti oluyor. Bunun sosyal ve kültürel sonuçları daha ağır oluyor. Bu konu İle ilgili de ,daha önce detaylı bir yazı paylaşmıştım sizlerle. Bu konu İle ilgili bugün şunu söylemek isterim. Bu sene Ramazan Bayramının ilk günü, 13 Mayıs; Soma Maden Faciasının 7. Yıldönümü idi. 301 Madencimizi kaybetmiştik 2014 yılında. Hayatını kaybedenlerin çoğunluğunun bir nesil öncesi, ailesi, annesi, babası tütüncülük, zeytin, buğday, pamuk, hayvancılık ve diğer tarım işleriyle uğraşırken, çocukları tarımı bırakıp madenciliğe geçmek istiyor. Bunu da daha fazla gelir elde etmek için yapıyor. Ya da geçinemediği için ve çiftçiliği bıraktığı için yapıyor. Madencilerimizin çoğunluğu çiftçi çocukları idi. Hepsinin cennet mekanları olsun ve Allah Rahmet Eylesin. Tarımda süreklilik,sürdürülebilirlilik bu yüzden çok önemli.

Bu gerçekten siyaset üstü bir konu. Günlük politik çekişmelere, siyasi kaygılara alet edilemeyecek bir mesele. Memleket Meselesi. Sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada küçük çiftçi çiftçiliği bırakmak zorunda kalıyor. Yerine büyük şirketler ve Uluslararası gıda ve süpermarket zincirleri geçiyor.O yüzden Bu konuda çözüm önerileri ve projeleri olanlar konuşmalı, fikrini sunmalı. Bence; küçük çiftçiyi etkileyen tüm bileşenleri aynı anda ele alıp, herkese dokunmanız lazım. Tüm fikirleri içeri almak lazım. Bu konuyu ayrı bir yazımda detaylandırmak istiyorum.

Tarımın değerini bilelim. Çiftçimizin değerini bilelim. Ülkemizde Çiftçimizi tüketmeyen bir yapı olması lazım. Bunu tüm paydaşlar beraber kurmalıyız. Üreticiler, tüketiciler aynı masaya oturmalı. Ortak bir paydada buluştuktan sonra bu iki kesim; temsilcileri ve çözüm önerileri ile diğer paydaşları yönetebilmeli.

Üreticilerin ve Tüketicilerin bakanlıkları, bürokrasiyi,yerel yönetimleri ve kooperatifleri yöneterek; çiftçiyi tüketmeyen bir yapı kurmaları gerekmektedir.

Bir ay kadar bir süre rahatsızlığım nedeniyle yazılarıma ara vermiştim. Allah sağlık, sıhhat verdikçe, bu konulardaki çözüm önerilerimi ve nacizane fikirlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Sizin önerileriniz ve fikirleriniz de benim için çok değerli. Önerilerinizi, fikirlerinizi paylaşmak isterseniz mail adreslerim;

[email protected]

İ[email protected]

Saygılarımla.

Barış AYDOĞDU