Pandemi krizi; büyük gıda şirketleri ve büyük süpermarket zincirleri için bir fırsata dönüşürken, çiftçimiz, köylümüz bunun neresinde? Büyük şirketlerin gıdayı kontrollerinin güçlenmesi kırsal nüfus için, küçük aile çiftçileri için daha fazla sömürü mü olacak? Köylümüzde bu karlılıktan emeğinin karşılığını alabilecek mi?

Çiftçiler, köylülerimiz bir kader birliği, kader ortaklığını nasıl yapabilir? 1990 yıllarda Latin Amerika da başlayan La Via Campesina hareketi (Çiftçi Yolu) Kırsal Köylü hareketleri, dünyanın diğer tarafında, Anadolu köylüsünün çabaları ile yankı bulup Küresel köylü hareketlerine dönüşebilir mi? Türk insanı bunu 1920'li yıllarda başararak, bir çok mazlum ülkeye örnek olmuş zaten, içinde o özgüven var. Türk çiftçisinin tepkisiz olduğu fikrine katılmıyorum. Bizim insanımız sebatkar ve sabırlı olduğu için tepkisini en son veriyor sadece.

Büyük marketlerin ve büyük şirketlerin kırsalda, köylerimizdeki etkisine ister kapitalizm, ister sömürü, ister serbest pazar deyin, benim gördüğüm küçük detaylar, bundan köylümüzün tarım hayatının nasıl etkilendiğinin ipuçlarını veriyor.

Örneğin son 10 yıldır, hayvancılıkla uğraşan köylerimizde bile, köyün her yerinde, hazır yoğurt kaselerini, yoğurt kovalarını görebilirsiniz. Kendimden örnek verdiğimde Mavikent yenice de, Babaannemin çiçek saksılarına baktığımda, geçirdiğimiz gıda ve köylülük hayatının bir özetini görebiliyorum. Çocukluğumdan hatırladığım sarı zemin üzerine, büyük kırmızı harflerle Vita markalı margarin yağ tenekeleri, çiçek saksısı olmuş her köşede. Zeytinyağının öksüz bırakılıp margarini kucakladığımız zamanları hatırlatıyor. Şimdilerde de babaannemde, köyümüzün her yerinde çiçek saksıları farklı markalarda yoğurt kapları, yoğurt kovaları. Hazır ürünler artık hayatımızın, köyümüzün bir parçası, bir anısı olmuş bile...

Aynayı ters çevirip baktığımızda 2021'e girerken köylümüz, çiftçimiz nasıl durumda? Köylümüzü nasıl tanımlıyoruz? Yeni Köylülük kavramından bahsedebilir miyiz? Şu anda köylerde yaşayanlar kimler?

1) Şehirden kırsala göç etmiş bir kesim var. Emekli ya da genç, hobby için, keyif için köylerde yapılan bir üretim var.

2) Büyük şehirlerdeki esnaf, tüccar ve memurların sadece hafta sonu, köylere gidip yapabildiği tarımsal girişimler.

3) Büyük şirketlerin köylerdeki tarımsal faaliyetleri var.

4) Toprak tek gelir kaynağı olan, üç nesildir geçimini tarımdan sağlayan dede, baba, oğul var. İşte bu insanlar üreten köylümüz.

Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği; köylü milletin efendisidir dediği bu üreten köylü. Üreten köylü milletin efendisidir.

Köylerimizdeki Yoğurt kabı örneğini yazarken aklıma; Mustafa Kemal Atatürk’ün Bulgaristan'da ki hatırası geldi. O hikayeyi dile getirmemek olmaz.

1913 yılında Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleriyle yaşadığı fikir ayrılıkları sebebiyle, Enver Paşa tarafından Sofya’ya askeri ataşe olarak gönderilir.

Bulgaristan henüz 5 yıllık bir ülkedir.

Bir pastane vardır Sofya’da. Diplomatik erkan genel olarak o pastane de kahvaltı yapmaktadır. Atatürk'de orada yapar kahvaltısını.

Bir sabah bir köylü girer pastaneye.

Bohçası vardır yanında, bırakır bir masanın yanına, oturur.

Bir garson gelir, köylü süt ve kek ister.

Garson ise köylünün pastaneden ayrılmasını ister.

İtiraz eder köylü.

Birkaç garson daha gelip tekrarlarlar dışarı çıkmasını.

Köylü öfkelenir ve bağırmaya başlar.

“Senin sattığın sütü ben üretiyorum. Senin sattığın pasta, börek, çöreğin ununu ben üretiyorum. Peynirini, yoğurdunu ben üretip veriyorum. Pastaneye koyduğun meyveyi ben üretiyorum ve sen benim ürettiklerimi bana vermiyorsun öyle mi? Hayır çıkmıyorum ve kahvaltımı burada yapacağım!” der..

Herkes suspus olur.

Köylünün istedikleri masasına gelir, kahvaltısını yapar ve bir miktar parayı masaya fırlatarak çıkar ve gider.

Tüm her şeyi izleyen Mustafa Kemal, küçük kareli not defterine şu notu düşer. “Bir gün benim köylüm de bu köylü gibi olursa millet olduk demektir.” Ve ekler:

Üreten Köylü Milletin Efendisidir...

Son olarak da Köylünün üretime devam edebilmesi için yerel yönetimlere de çok iş düşüyor.Yerel yönetimler özellikle köylerdeki sıkıntının çoğunu sırtlayan kadın çiftçilerimize destek olmalı. Kadın kooperatiflerini desteklemeliler. Kadın kooperatiflerinin kurulmasını teşvik ederek üretim canlandırılmalı.

Unutulmamalı ki KIR ÜRETMEZSE KENT AÇ kalır.

Barış AYDOĞDU