Dün gezip görmenin keyfini yaşadım. Arabada dört kişiydik. Finike Sahilkent’ten çıktık yola, sonra Turunçova, bir sebeple gidiyoruz Elmalı’ya.
Yollar güzel araba güzel olunca yol çabuk bitiyor. Kısa sürede Elmalı’ya varıyoruz. İlk durağımız Elmalı’da bir tahin değirmenine uğramak oluyor. Burada tahin ve tahine bağlı ürünler bulunuyor. Helva, Şekerleme, Lokum sonrada pekmez. İhtiyacımız kadar alıyoruz. Arabaya koyuyoruz.

Değirmenciye imalatta kullanılan susamın yerli mi ithal mi olduğunu soruyoruz. Susam’ın yerli olduğunu duyunca seviniyoruz. Yerli susam ile yapılan helvanın tadı farklı oluyor. Dışarıdan ithal edilen ürünlerin sayısı her geçen gün artıyor. İthal arttıkça çiftçinin de üreticinin de sorunları artıyor. Dışarıdan ithal edilen ürünlerin miktarında azalma oldukça sevincimizde artacaktır.

Kendi kuru fasulyemizi, kendi nohudumuzu, kendi mercimeğimizi yemek istiyoruz. Önceki yıllarda Elmalı Ovasında yetiştirilen nohudun, kuru fasulyenin tadını biliyorum. Nohut ve kuru fasulye için uygun olan toprak ve iklim şartları mercimek için de uygunsa verimli Elmalı Ovasının toprakları iyi bir planlama ile üç üründe memleketimizin büyük bir ihtiyacını karşılayacaktır.

İkinci durağımız Elmalı’dan bir tanıdığımıza uğramak oluyor. Tanıdıklarımızı evde buluyoruz. Komşu olarak tanıdık eski bir dost. Çalışma arkadaşı olarak tanıdık. Arkadaş, kardeş olarak sarılıyoruz. Hal- hatır soruluyor. Çocuklar konuşuluyor. Çaylar içiliyor. Börekler – çörekler yeniyor, hasret gideriliyor. Fotoğraflar çekiliyor. Telefonlar kaydedildikten sonra arkadaşımızın köyü Bayındır’a doğru yola çıkılıyor.

Üçüncü durak Bayındır Köyü. Bayındır Köyü eskidendi. Şimdi köylere mahalle diyoruz. Akçay’ı geçip Bayındır Mahallesine varacağız. Arabadan etrafa bakıyoruz. Elmalı Ovasının uzantısı şeklinde devam ediyor. Yer, yer hatırı sayılı ölçüde elma bahçeleri, üzüm bağları. Yeşilin değişik tonlarıyla yolumuz devam ediyor. Akçay’ı geçip Bayındır Mahallesine ulaşıyoruz. Saat 12 00 ye yakın. Köyde ilk uğradığımız yer bir cenaze evi. Köyde kırsal kesimde insanlar birbirini çok yakından tanıyor. Ölen kişiye yakınlığımız var. Ölümünün üçüncü günü. Üç yemeği var. Üç yemeğinde bulunuyoruz. Birinci derecede yakınlara baş sağlığı diliyoruz. Yemeğe katılanlar sayıca az değil. Geleneksel bir ilgi geleneksel bir yaşantı tüm canlılığı ve sadeliğiyle yaşanıyor. Taziye yerinden ayrılıp arkadaşlarımızın babasının, annesinin bulunduğu eve geçiyoruz. Günün büyük bir kısmını orada geçiriyoruz. Başka çok gelenler oluyor. Gelenler o köyden ayrılıp başka yerlerde yaşayanlar. Onlarda taziye için gelmişler. Sevinçler paylaşıldığında çoğaldığını görmüştüm. Şimdi de acıların paylaşılınca azaldığına tanık oldum.

Bayındır’a Gömbe yakın olduğu için gelmişken Gömbe’ yi de görmek istedik. Gömbe en eski yayla yerleşim yeri olarak bilinir. Yayla dönüşüydü. Eylül ayının son günleri çok kişi döndüğü halde yine de gezenler vardı. Sakin bir beldeydi. Evler gökdelen türü değildi. Birbirine yakın küçük, küçük evlerdi. Ortadan bir dere akıyordu. Çeşmesi vardı. Çeşmesinden bir su içtik. Buzdolabına konulmuş, uzun süre soğutulmuş gibiydi. Dondurmacısından dondurma yedik.

Dönüş yolundaydık. Arkadaşımızın babası Feridun Amcanın ev eşinin evine uğradık. Bahçesini gezdik. Elmalar kızardıkça kızarmış. İyice sulanmış. Hasat’a hazırdı. Elma topladık. Bağlarından üzüm aldık. Her evin önünde birkaç ceviz ağacı vardı. Küçük ince kabuklu cevizler yemeye hazırdı. Poşetlerimiz dolmuştu. Köy ve Anadolu bereketini doya doya yaşadık.

Sonrasında arıcılık yapan başka bir tanıdık vardı. Ona uğrayıp bal aldık. Ağılda az da olsa koyunlar keçiler vardı. Önceki yıllarda Elmalı da sık sık görülen koyun ve keçi sürülerinden bunlar kalmıştı. Hayvan varlığımız her geçen gün kötüye gidiyordu. Halbuki buralar hem tarım hem hayvancılık için bulunmaz yerlerdi.

Toprağı bol ürünü bereketli olan Elmalı, Akçay, bayındır ve Gömbeden aynı gün ayrılıp Finike Sahikent’te döndük.  Nefis bir geçirmiştik. Köyün ve köylünün eski halinden yeni halinden söz edildi. Başta olmak üzere üretilen ürünler düşük fiyatta satılıyordu. Kazanç maliyeti kurtarmıyordu. Feridun amcanın anlattığına göre Yüz Ton elma satışından elde edilen kazanç maliyeti karşılamazmış. Sezon 15 Bin Lira zararla kapatılmıştı. Ne kadar acı bir durum değil mi?
İdare edenler odalar, borsalar açın üreticinin önünü. Durmayın bir şeyler yapın. Refah huzuru da beraberinde getirecektir. Gömbe’ye yolculuk hem keyifli hem de düşündürücü oldu. Mutlu ve huzurlu günler diliyorum. Sevgilerimle