Yaşantımın çoğu geride kaldı

Bazen dar sokaklarda dolaştım Bazen büyük caddelerde Bazen içim içime sığmadı taştım Bazen dağ-bayır, köy-kent aştım Bazen kendimle, nefsimle savaştım Bazen söz geçiremedim kendime Bazen söz geçirdiğim de oldu Bazen koronavirüs korkusuyla Kalabalıklardan kaçtım köşe bucak Dostlarımdan uzak kaldım istemeden Bazen isyanları oynadım Yaşım yetmiş beş oldu Bu hayata doymadım

Şairlerimizden Hasan Hüseyin Korkmazgil “kör olasın demiyorum. Kör olma da gör beni” demiştir. Ne güzel söylemiş değil mi? Kör olmak baktığımız cismi görmemektir. Görmek ve bakmak iki farklı olaydır. Bakınca görmeyenlerden değil, görebilenlerden biri olabilirseniz bir dostunuzu da aydınlatmanız kolay olacaktır.

Her şeyi ben biliyorum mantığı kişinin yanılmasından başka bir şey değildir. Kişilerin bildikleri de olur, bilemedikleri de… Kulağımızı açıp dikkatlice söylenenleri dinleyebilirsek bilmediklerimizi öğrenmiş oluruz. Bilmediklerimizi öğrenmek bir eksiğimizi gidermek, bir yanlışımızı düzeltmektir.

Öğrenmek için meraklı olmaya ihtiyaç vardır. Merak ettiklerimizi ve aklımızdan geçenleri öğrenebilirsek aydınlanmış oluruz. Aydınlığa giden yol ise biziz selamete çıkaracaktır. Aydınlığa giden yolda mesafe alabilirsek aklımız da işlerlik kazanacaktır. İşlerlik kazandırılmış bir akıl kandırılmaya yatkın değildir.

Yaşadığımız süreçte kendilerini uyanık bulan bazı tuhaf insanların varlığına tanık oluyoruz. İnsanların gözlerinin içine baka baka yalan söylüyorlar. Söyledikleri bu yalanlara başkaları da insansın istiyorlar.

Yalanlara kanmamak önceliğimiz olmalıdır. Yalancılık ne kadar kötüyse başkalarını da istismar etmek o kadar kötüdür. Politikacıların din ve inanç istismarı buna örnek olarak gösterilebilir.

Dinsel inançlara karşı insanların hassasiyeti vardır. Açıkgözler ve uyanık olanlarca istismar edilmek istenen bu hassasiyettir. Açıkgözlere ve uyanıklara bu istismar kapısı mutlaka kapatılmalıdır.

Ne varsa birlik ve bütünlük bilincinin yaratılmasında vardır. Bölücülük, ayrımcılık yaparak, bazılarına benden, bazılarını da ötekileştirerek çıkar sağlamak, kazanç elde etmek namuslu bir yol değildir.

Doğru, dürüst, adam gibi kişilere ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Onursuzdan onur, şerefsizden şeref, korkak olanlardan cesaret öğrenilemez. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de gerçekler çarpıtılarak doğruların yanlış, yanlışların doğru gösterilmesi işin içine sokulursa tamamen sakat bir durum yaratılmış olacaktır. Şeffaflık esas olmalıdır.

Demokrasiyi yaşamak, demokrat olmak bazen değil her zaman kazançtır. Demokrasi, bütün kural ve kurumlarıyla etkinlik kazandığında istenilen ahenk kurulabilecektir.

Böyle bir demokrat ülkede yalanlar, çalanlar, hakları gasbedenler olmayacaktır. Toplum refah içinde yaşatabilirse hak, hukuk, adalet bazen değil, her zaman işlerlik kazanacaktır.

Mutlu bir toplum yaratmanın yolu bazen değil, her zaman adil ve sağlıklı olmaktan geçecektir. Sağlıklı yaşamaya ve adalete giden yol bazen değil, her zaman yolumuz olmalıdır.

SONSUZ SEVGİLERİMLE VE ESENLİK DİLEKLERİMLE…

İletişim Cafer GÜNDOĞDU 0539 979 35 29 [email protected]