İnsan doğadaki varlıklar arasında en mükemmel en gelişmiş olanıdır. Kadın ve erkek fark etmez. Fark eden birinin erkek, diğer cinsin kadın olmasıdır. Her iki cinste birbirini tamamlayan ayrı bir değer, başka bir güzelliktir.

Her varlığın kendine göre ayrı bir güzelliği vardır. Çiçekler, renkleriyle, zarif halleriyle güzeldir. Böcek, böcek haliyle dikkat çeker. Kuşlar özgürce uçar, keyfine göre kanat çırpar. Dağların hali başkadır. Ağaçlar yaprakları dallarıyla ayrı bir güzelliktir. Suyun akışının seyrine doyum olmaz. Su, su geçirmeyen çukurda toplanır göl olur. Gölün görüntüsü başkadır. Denizin görüntüsü ise çok daha başkadır. Görüntüsü, rengi, tuzu, havasıyla insanı kendine çeker, adeta teslim alır. İnsanın dünyası doğanın bütünlüğü ile örtüşür. Yaşadığımız dünyada böyle güzelliklerin yanında çelişkilerde vardır. Kötülükler, yalanlar, yanlışlar, art niyetler, saygısız ve sevgisiz haller çelişkilere örnektir. Olumsuzluklar, uyumsuzluklar insanları zora sokan hususlardır.

Dünyanın, güzelliklerini yaşamak için dünya insanları, Atatürk’ün dediği gibi ‘’haset, açgözlülük ve kinden uzaklaştırılacak şekilde’’ hatta bunlarla da kalmayıp, insan egosu, EGO şişkinliğine yol açmayacak şekilde eğitilmelidir.

İnsanların en büyük özelliği kendini ve dünyayı anlamak, kavramak düşüncesinde olmasıdır. İnsan genel ahlak kuralları, toplumsal kurallar ve hukuk kuralları içinde kendisine bir yaşam felsefesi çizer. Bu yaşam felsefesinin içinde insanın içsel yolculuğunun önemi büyüktür. Bunlara paralel olarak ayrıca insan nefsinin terbiyesi zordur. En büyük savaş nefse karşı verilen savaştır. Nefse sınır koymak akla uymaktır. Nefis akılca kontrol altında bulundurulmalıdır. Bulunduğum bölgede market işleten Hüseyin beyin anlattığına göre nefsi terbiye etmek için ceza olarak ateşe atılmadı bile kar etmemiş yanıp kül olmadan ateşten çıkarılıp kendisine ‘’ sen kimsin, ben kimim diye sorulduğunda sen sensin, bende benim diyerek ukalaca bir yanıt vermiştir.

Nefsi terbiye etmek için ateşe atmak kar etmeyince ikinci seçenek ve ceza olarak buza atılmasına karar verilmiştir. Buzda uzun süre bırakılarak buzun soğuk ve dondurucu etkisiyle cezalandırılması düşünülmüştür. Nefsin yola geldiği sanılarak buzdan çıkarılmış olan nefse yine sorulmuştur. ‘’ sen kimsin, ben kimim’’ bu soruya da nefis aynı gururla ‘’ sen sensin, bende benim’’ diye yanıt vermiştir. Bu cezada nefsi terbiye etmeye yetmemiştir. Bunun üzerine daha ağır, ceza olarak nefis açlıkla terbiye edilmek istenilmiştir. Günler, aylar ve yıllarca aç bırakılan nefis öyle perişan, öyle sefil, öyle süklüm püklüm bir hale gelmiş ki nefsin hali hal olmaktan çıkmıştır. Nefsin hali birkaç sözcükle anlatılır halde değildir. ‘’ sen sensin, ben kimim’’ sorusu tekrar sorulduğunda nefiste gururdan eser kalmamış, sararmış solmuş, tüm gücünü yitirerek çaresiz durumda kalınca ‘’ ben Allah’ın yarattığı garip kullarından birisiyim diyebilmiştir. ‘’Allah, kimseyi açlıkla terbiye etmesin’’ sözü bu nefis terbiyesine bağlı olmalıdır.

İnsan soyuna yapılacak en büyük kötülük onu işsiz, güçsüz ve aç bırakmaktır. Empati yaparak kendimizi işsizlerden birinin yerine koyduğumuzda içimizin cayır cayır yanması bundandır.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında olduğu gibi ülkemizin öz kaynakları en rasyonel, akla en uygun şekilde değerlendirilmeli, ekonomik dengeler insanlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden kurulmalıdır. Sonu gelmeyen doyumsuzluklara kendini kaptıranlar eski günlerini ve insan olduklarını hatırlayarak insafa gelmelidir. İnsanlar birbirlerini olumlu, ılımlı ve uyumlu şekilde etkileyecek olursa gönüllerin ve zihinlerin gelişmesine de katkı sağlayacaktır.

Adalet, eşitlik, özgürlük, barış evrensel değerlerdir. Bu değerler insanlıktan önce gelir. İnsanlık bu değerlerin yaşama geçirilmesiyle yükselir. Gerçeklere saygı, insanlara sevgi duymaksa işin temelidir. SEVGİLERİMLE…

CAFER GÜNDOĞDU 0539 979 35 29