Merhaba sevgili okuyucularım bu hafta sizlerle çocuklarımızın yeteneklerini sorumluluk vermeyerek nasıl köreltebileceğimiz üzerine bir paylaşım yapmak istiyorum.

Doğan Cüceloğlu’nun paylaşmış olduğu bir anısında; Amerika’da doktora yaparken tanıştığı doktora öğrencisi arkadaşının kütüphaneye yeni adım atmaya başlayan çocuğu ile geldiğini ve çocuğu gözlemeye başladığını ifade eder. Çocuk sandalyeye çıkmaya çalışıyordur sürekli olarak deniyor ama bir türlü çıkamıyordur bir de üstelik arada hızlı bir düşüşler gerçekleştirmekte olduğunu görür. Babasına bakar ama hiç oralı değildir. Doğan hoca daha fazla dayanamadığını ve çocuğu sandalyeye ‘hoppaa’ diyerek çıkarttığını belirtir. Arkadaşına bakar övgü bekliyordur ‘‘teşekkür ederiz amcası’’ demesini beklerken, arkadaşı çok kızgın şekilde ‘‘ bunu neden yaptın?’’, ‘‘sen ne yaptığının farkında mısın?, o sandalyeye çıkmaya çalışıyor ve çıkacağına inanıyordu. Denemeyi bırakmayacaktı. Belki iki belki üç saatini alacaktı o sandalyeye çıkmak, ama o inanıyordu çıkacağına. Bir gözüm ondaydı çıktığı zaman bana bakacaktı bende ona çıktın diyecektim. Bu onun zaferi olacaktı, onun zaferini çaldın sen’’ diyerek tepkisini dile getirmiş daha sonraki konuşmasında da Aferin diyerek övmeyeceğin çünkü çocuğun başarısını kendisi için başardığını onun sadece başarısına tanıklık ettiğini söyleyerek her olumlu davranışta aferin denmemesinin önemini de belirtmiştir.

Doğan hocanın bu anısına ithafen diyorum ki her 2-3 yaşına gelmiş çocuğun gelişimine uygun evde çevrede uygun sorumluluklar verilmelidir. Örneğin 2 yaşında bir çocuğun kaşığı masaya götürmesi, tuzluğu taşıması, oyuncaklarını toplaması, masaya birer tabak götürmesi gibi kırıp dökse de kendine zarar vermeyeceği küçük sorumluluklar verilebilir. Bir de şunu hatırlatmak istiyorum çocuk bir tuzluk getirdi, oyuncaklarını topladı diye övmenize gerek yok çünkü bu doğal bir şey oyuncağı oynayabiliyorsa oyuncaklarını da ortada bırakmaması sorumluluğunun gereği bir durum. Her birey ailede sorumluluğunu yerine getirdiğine göre, böyle bir ailede çocuk da sorumluluk bilincini kavramış olarak yapacaklarını büyük olağanüstü bir iş diye değil yapılması gereken doğal bir şey olarak yerine getirir.

Aile olarak çocuklarımıza en güzel miras ne mi? Onlara her koşulda yağmurda, doluda, sıcakta soğukta, yani her koşulda ayağa kalkabilecek gücü kendinde bulabilme yetisi kazanmasına yardımcı olmaktır. Bu çocuk hangi yaşta olursa olsun tüm sorunları rahatlıkla çözüme ulaştırabilme yetisine sahip olduğunu bilir ve ona göre kendine bir yol çizmekte ustalaşmıştır.

Peki biz çocuklarımıza sorumluluk vermeyip onların bir bardak suyunu bile ayağına kadar götürüp onlara hizmet edersek ne mi olur?

Size küçük bir hikaye ile bu durumu anlatmak istiyorum: Baba kurt, yalnız yaşamaya alıştırmak için her sabah yavru kurdu erkenden avlanmaya gönderiyordu. İlk gün yavru kurt eli boş döndü. Anne kurt bu duruma üzülüp kendi avladığı avını ona verdi. Akşam oldu. Baba kurt yuvasına geldiğinde, yavru kurt annesinin verdiği avı kendi tutmuş gibi babasının yanına götürdü. Baba kurt yavru kurtla gurur duydu. Ertesi gün anne kurt yavrusu mahçup olmasın diye yine kendi avını ona verdi. Bu durum yıllarca böyle sürüp gitti. Baba kurt her akşam yavrusuyla gurur duyuyordu. Gel zaman git zaman anne kurt öldü. O akşam yavru kurt eli boş döndü yuvaya. Baba kurt annesinin ölümüne bağladı bu durumu. Ertesi gün yine eli boş dönünce baba kurt anladı durumu. İçten bir ahh çekti yavrusunun avlanmayı öğrenme yaşı çoktan geçmişti. Ağlamaklı sesiyle ‘annen yalnız öldü sanmıştım yavrum!’dedi.

Çocukların tüm ihtiyaçları istekleri koşulsuz yerine getirildiğinde onların yeteneklerini, yaratıcılığını, zaferlerini engellemiş oluyoruz. Onları bu durumda bu dünyada inişli çıkışlı, olumlunun yanında olumsuz durumlar karşısında savunmasız bırakıyoruz. Onları gerçekle yüzleştiklerinde şoka uğrayıp yaşamda kendilerini boşlukta hissedip birçok ruhsal sorunlarla da baş etmek zorunda bırakıyoruz. Çünkü artık bilmedikleri bir dünyada gözlerini açıyorlar anne babalarının prens ve prensesleri için bu dünya zindandan öte bir şey değil ve uyum sağlayamadıklarında birçoğu aile evine yani güvenli alana geri dönerek içe kapanma özgüvensiz ve bir o kadar da ikili ilişkilerinde kırılgan olup ilişkiyi sürdürememe ile ilgili sorunlarla boğuşabiliyorlar. Bu durum hem sosyal ilişkilerinin hem de iş ilişkilerinin kırılgan olmasına neden olabiliyor. O yüzden lütfen çocuklarınıza bir iyilik yapın ve onlara gelişimsel olarak yapabilecekleri sorumlulukları verin yoksa onlara sorumluluk bilinci vermeyerek hayatlarını kabusa çevirirsiniz…

Çocuklarınıza en güzel miras, her koşulda ayağa kalkabilecek gücü kendinde bulabilme yetisi kazanmasına yardımcı olmaktır. Bu çocuk hangi yaşta olursa olsun ister yedisinde ister yetmişinde tüm sorunları rahatlıkla çözüme ulaştırabilme yetisine sahip olduğunu bilir ve ona göre yaşamında kendine bir yol çizmekte ustalaşmıştır.

Çocuklarınıza en güzel miras sorumluluk vermek…

Sevgiyle kalın…

Klinik Psikolog Gülsüm Bircan