Merhaba sevgili okuyucularım bu hafta bir ebeveynin yaşlandığında nasıl hissettiğini ve çocuklarının ona nasıl davranması gerektiği ile ilgili yazdığı tüm insanların okuması gereken bir alıntı yazı ile karşınızdayım.

Yazı ‘canım oğluma, canım kızıma mektup’ diye başlıyor. Haydi bakalım bu mektup kimlerden kimlere gidecek okuyanlar anlayacaktır…

Bu yazıyı ben yaşlandığımda diye okuyun lütfen…

‘‘Benim yaşlandığımı düşündüğün gün sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış…

Yemek yerken üstümü kirletirsem… Üzerimi değiştirecek gücüm yoksa lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla…

Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam sözümü kesme beni dinle…

Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum…

Banyo yapmak istemediğimde; beni utandırma ya da azarlama…

Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi ve oyunlarımı hatırla… Yeni teknolojiler karşısında cahilliğimi görürsen, bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümseme ile izleme…

Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam, lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı, eğer hatırlayamazsam bana sinirlenme. Çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.

Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim…

İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi, yaşamı göğüslemeyi…

Eğer bir şey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem ya da yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim. Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver tıpkı benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi. Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde ve ölmek istediğimi söylediğimde kızma…

Bir gün anlayacaksın…

Yaşımın; zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu anlamaya çalış (burada yaşlıların yaşlılık depresyonuna girmesi olası olabilir o yüzden çok yumuşak şekilde onunla daha fazla vakit geçirerek ve onunla dünyanızın daha güzel olduğunu onlara anımsatın. Biliyoruz ki hepimiz uzun bir ömür sürersek bu süreçten geçeceğiz…)

Bir gün şunu anlayacaksın:

Hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve senin yolunu hazırlamaya çalıştım. Senin yanında üzgün, kızgın ya da güçsüz hissetme kendini…

Beni yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin. Yürümeme yardımcı ol… ve yolumu sabır ile, sevgi ile bitirmeme…

Benim için yaptıklarımı, bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak…

Seni çok seviyorum oğlum/ kızım ve hep seveceğim…’’

Eveeet yazıyı okuyunca neler hissettiniz?

Farkında mısınız her insan doğuyor büyüyor ve ölüyor… Biz bir döngü içindeyiz çocuklarımızın elinden tutup parka götürürken zaman geliyor bize bakım veren anne babamızın elinden tutup onları parka götürüp hava almalarını sağlıyoruz. Sonra zaman geliyor bizim elinden tutup parkta koşturttuğumuz çocuklarımız bizim elimizden tutup parkta yürümemizi sağlıyor…

Öyle bir şey oluyor ki artık çocuklar büyümüş sanki hiç bebek olmamış, çocuk olmamış, hiç yemek seçmemiş, hiç söz dinlememiş, hiç aynı şeyleri tekrar tekrar konuşmamış gibi oluveriyoruz. Çocukluğumuzu unutuverip yaş almış ailemizin mükemmel olmasını istiyoruz… Onların yaş almasını kabullenmeme olabilir ama hala onlar yanımızdaysa onların bir gülücüğüne dünyaları sığdırabiliriz. Yaş almadan, aile büyüklerini görmeden yaşamış tüm insanlara kalben sarılıyorum…

Sevgiyle kalın…

Klinik Psikolog Gülsüm Bircan