Bu hafta Çanakkale Deniz zaferinin yıl dönümünü, her  yıl ayrı bir heyecanla  yine kutlayacağız. O büyük savaş geçeli bir asırdan fazla olmuş. Uzun yaşayanlar için bir ömür, dile kolay.

Özellikle son yıllarda daha bir önem verilir oldu Çanakkale’ye ve Çanakkale ruhuna haklı olarak. Çanakkale ruhu ki; birlik beraberliğin, dayanışmanın, inancın, imanın, yüreklenmenin, vatanın bütünlüğünün en güzel timsali olarak öğrendik, dinledik  ve gerçekten de öyledir. Bunu genç nesle aktarmak için elimizden geleni yapmaya da çalışıyoruz! Çanakkale gezileri, Çanakkale kitapları, Çanakkale romanları, Çanakkale filmleri, Çanakkale sergileri, Çanakkale sohbetleri, konferansları…

Sosyal medyada da herkes Çanakkale şehitlerini rahmetle, minnetle  anacak. Şehitlerimiz için  mevlütler okunacak, ruhlarına Fatihalar gönderilecek. Ama Çanakkale ruhunun ne olduğunu fark edemeden.

Çanakkale’de şehitliklere şöyle bir baktığımızda, balkanlardan orta doğuya, Anadolu’nun bütün kentlerinden şehitlerin olduğunu görüyoruz, tarih kitaplarından da biliyoruz. Çanakkale büyük bir direniş, ölüm kalım savaşı ve sonunda var oluşun zaferi.

Arkalarından ağıt yakılan gencecik on beşliler, lise talebeleri, bıyığı yeni terlemiş delikanlılar ülkeleri için hiç tereddüt etmeden hayatlarını verdiler. Üzerinde yamalardan oluşan elbiselerin olduğu çocuk yaştaki iki kahramanın resimlerini gururla evlerimize, iş yerlerimize  asıyoruz. Ama Çanakkale ruhunu  hiç anlayamadan!

Siyaset seçim geçim derken,  geldiğimiz son noktaya bir  bakın bakalım.  Yan yana savaşanlar, birbirlerine siper olabilen Çanakkale ruhu  ne oldu da birbirinden nefret etmeye, birbirlerine gıcık olmaya başladı . Çanakkale şehitlerinin  torunları birbirlerine katlanamaz oldu. Daha da öteye gittiler ve birbirlerine düşman oldular. Ülkemizin geldiği noktaya şöyle bir bakın bakalım ne görüyorsunuz?

Çanakkale’de atalarımız omuz omuza ölüme giderken şimdi torunları yan yana saf tutamaz oldular. Birlerine güvenemez oldular. Sağcı solcu diye birbirlerine düşman olup  kardeş katili oldular. Olmadı  etnik olarak birbirlerine düşman oldular. O da olmadı  dini kimliklerinden dolayı birbirlerinden nefret ettiler. Berikiler ve ötekiler var artık. Ülkenin sınırları içinde başka başka hülyalara dalıyor insanlar. Ortak değerlerimiz azalıyor git gide.

Savaşta birlikte ölebilen , evlenip aynı yastığa baş koyabilen insanlar  birbirlerine düşman olmaya başladılar. Çanakkale ruhunu hiç anlayamadılar . Hatta Çanakkale ruhu yavaş yavaş ölüyor mu?.

Gerçekten bizi siyaset mi karşı karşıya getiriyor yoksa içimizde de var mı ayrı gayrı düşünceler. Bize neler oluyor böyle göze mi geldik? Yoksa başkalarının gazına mı geliyoruz. Yoksa derin güçlere mi havale ediyoruz kendi irademizi.

İşte bu yüzden “Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni” türküsünün içinde bu ayrılık gayrılıktan dolayı şehitlerimizin gözü hala arkada mı? Atalarımızın emanetini tam yerine getiremiyor muyuz? Kemiklerini mi sızlatıyoruz?

Koca top mermisini kucaklayan  Seyit Onbaşıdan  tamamı şehit olan  57. Tümene kadar Çanakkale bizim var oluş nedenimiz. Ülkemiz için hayatlarını hiç tereddüt etmeden verebilen atalarımızın yaptıklarının  yanında gece gündüz hiç durmadan bu güzel ülkemiz için çalışsak yine de pek bir şey yapmış sayılmayız. Allah birliğimizi bozmasın.

Çanakkale ruhunun ölmemesi dileğiyle,

Güzel günler diliyorum.