Ülkemiz genelinde hayvan barınaklarının durumu maalesef pek iç açıcı değil. Bu olumsuz şartlara ilaveten yasaklı ırk olarak tabir edilen köpek cinslerinin de bu organizasyonlarda tabiri caizse yarı açık cezaevlerinde ölüme terk edilmeleri vicdanları yaralıyor.

Finike Geçici Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ne bir konuda bilgi almak için gittikten sonra gördüklerim karşısında bu yazıyı yazmaya karar verdim. Veteriner hekim ve ilgili personelin mevcut şartlar ve imkanlar doğrultusunda ellerinden geldikçe çalıştıklarını görmek her ne kadar memnun edici olduysa da barınağın fiziki şartlarının olumsuzluğu bir o kadar üzücüydü.

Merkeze gelen hayvanların kısırlaştırıldığını ve tedaviye ihtiyacı olanların gerekli tedavilerinin tamamlanmasından sonra kayıt altına alınıp tekrar toplandıkları yerlere bırakıldıklarını öğrendim. Modern dünyada her ne kadar bu durum kabul edilmese de barınağın fiziki şartlarından ötürü belki de bu hayvanlar için verilmiş en iyi karar olarak düşünebiliriz. Beni en çok rahatsız eden konu yasaklı ırk olarak tanımlanan köpeklerin ömürlerini tamamlayana kadar burada tutulacaklarını öğrenmem oldu ve bu yazıyı kaleme almaya itti. Bu arada yasaklı ırk olarak tanımlanan köpeklerin ortalama ömürlerinin 13 yıl olduğu bilgisini paylaşmak isterim. İyi bir ortam sağlanmış olsaydı olumlu bir karar olarak kabul edilebilirdi. Ancak, hayvanların kafesler içinde toplamda iki metrekarelik alanlarda barınmaları, sadece etraflarında dönebilecekleri kadar alanlar içinde tutulmaları vicdani olarak kimsenin kabullenebileceği bir durum değildir. Kaldı ki bu hayvanların burada olmalarının tek sorumlusu onları sokağa terk eden sahipleridir. Bu köpeklerin yerine sahiplerinin toplumdan yasaklanması ve kapatılması en adaletli karar olacaktır.

Belediyelerin yapması gereken, ivedilikle bu yasaklı ırk olarak tabir edilen köpekleri daha geniş alanlara alması ve rahatça hareket edebilmelerini sağlamasıdır. Hiç kimsenin, bu canların ömürlerinin geri kalan yıllarını iki metrekarelik alanlarda geçirmeye mecbur bırakmaya hakkı yoktur. Bu hayvanlar kısırlaştırılıp, daha sonra çip takılıp kayıt altına alınmalı ve sonra uygun platformlarda sahiplendirilmelidir. Küçük kafeslerde önüne su ve mama koyarak ölüme terk edilmeleri ne belediyeciliğe ne de insanlığa yakışan bir yaklaşımdır.

Belediyeler, imkanları doğrultusunda modern geçici hayvan bakım ve rehabilitasyon merkezleri inşa etmelidir. Burada gerekirse STK ve halktan da destek alınmalıdır. Eminim bunun için gönüllü olacak yüzlerce duyarlı Finikeli hemşerilerimiz olacaktır. Bir an önce harekete geçilmesi Finike için örnek bir belediyecilik hamlesi olup, çevre ilçe belediyelerine de örnek teşkil edecektir. Umarım Belediye Reisimiz Sayın Mustafa Geyikçi bu duruma sessiz kalmaz ve gerekli adımları bir an önce atar.

Son olarak unutulmamalıdır ki; ‘Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir.’ *

*Enam Suresi 36. Ayet