Uzunca bir aradan sonra, tekrar  köşe yazısı yazmak nasip oldu. İlçemizde ilk olmasa da ikinci kişi olarak medya dünyasında yer aldığımda, peşimde meraklı kimseler oluşmaya başlamıştı. Ulusal bir medyada adım attığım muhabirlikle başlayan süreç,

Kumluca'nın kalıcı ilk yerel gazetesinin oluşmasındaki destek ve verdiğimiz-aldığımız ümitle kalıcı bir eserin oluşmasına katkıda bulunma şerefini bize bahşetti. Batı Antalya Gazetesi'nin ilk sayısının manşet haberi, bendenize nasip oldu ve bu sayı  gazetenin duvarını süslemeye devam ediyor.

Bugün bazıları bu sektörden kopmuş olsa da, ulusal medyada görev alma yarışının oluşmasında, bırakmış olduğum izlenimin katkısı olduğuna inanıyorum. Ulusal basının ana gazetesinde peşpeşe manşet yapılan haberler ve bu medyaya bağlı televizyonda da yayınlanan kahvaltı haberlerine çıkan unsurlar, o zamanlar belli bir kesim tarafından dikkatle takip ediliyordu. Kendimi bu kadar anlattıktan sonra, içinde bulunduğumuz sürece yavaştan el atmanın yollarına göz atalım.

Yazının başlığında da belirttiğim üzere, her alanda önemli unsur olan  taban (temel) konusunu biraz irdelemek düşüncesindeyim. Hayatımızın her alanında, kendi çapımızda yada etki alanımızda bulunan  her kademenin temelini oluşturan unsurlara vereceğimiz önem, dikkat edeceğimiz en önemli konu olmalı diye düşünülmeli ve tavsiye edilmeli.  Çocuk yetiştirmekten, yapılacak evin temeline, oluşturulacak dostluk köprüsünden, kurulacak yada kurulmuş siyasi parti tabanına  her konuda örnekleyebileceğimiz unsurlara önem verilmesi gerekiyor. İçinde bulunduğumuz deprem sürecinde yaşananlar ve gördüklerimiz, bunun ne kadar önemli olduğuna bir kanıttır aslında.

Bunun gibi siyasi arenada da, seçmen tabanı oluşturmak her şeyden önce güven inşa etmekten geçiyor. Bunu sağlamayan partilerin tabanının, sabun köpüğü gibi kaybolduğuna sıklıkla şahit oluyoruz. Zoraki oluşumların kalıcı olmadığını görüyor ve yaşıyoruz. Hele de menfaate dayalı oluşumlar, çok daha erken kendini belli ediyor ve kopuşlara sebebiyet veriyor. Yaklaşan seçim sürecinde, bu olguyu dikkate alacağına inandığımız basiret sahibi milletimiz , kendi ayağına kurşun sıkmayacak bir kararlılık gösterecektir.

Birbirine benzeyenleri ve benzemezleri ayırt edecek bir tecrübeye sahip olduğuna inandığımız millet, 2000 öncesi, 'Dokuz yılda  On hükümet'in kurulduğu, esnafıyla, üreticisiyle, tüketicisiyle çaresizliğe büründüğü, yüzölçümü Konya kadar bile olmayan ülkelere el açıldığı, o süreçte olan depremin altında kalınarak, gelen yardımlarla memur maaşı ödendiği günlere dönmemenin azim ve kararlılığını gösterecektir.

Son minvalde dönmeyecek gibi gidenlerin dönüşü, sabah söylediğinin tam tersini öğle sonuna bırakmayanların tutarsızlığıyla yola hızla ilerlerken, teker tümseği aşmıştır. Ufak bir uyarı ile  haftalık müsaademizi isteyelim; 'Yönetilemeyecek süreç, kriz doğurur'. Bunu herkesin bildiğine inanıyorum, ancak hatırlatmakta da fayda görüyorum.

Hoş ve Sağlıkla Kalın...