SİYASET SATRANÇ GİBİDİR, NE ZAMAN ŞAH,  NE ZAMAN MAT OLACAĞINI DÜŞÜNÜRKEN OYUN BİTER…

Merhaba değerli okuyucularım bu yazımda konumuz ELEŞTİRİ: “Eleştiri ile ilgili kısa bir şeyler yazmak istedim. Bildiğiniz gibi önümüzde yerel seçimler var. Seçimle eleştiri ne alaka diye düşünmeyin kardeş gibidirler. Genel ya da yerel seçim hiç fark etmez seçim sürecine girildiğinde çok farklı düşünceler ve davranışlarla karşı karşıya kalıyor aday olarak seçmenin karşısına çıkan siyasilerimiz. Eleştirilen kişilerde çelik gibi sinir ve sağlam bir psikoloji olması gerekir. Çünkü bir taraf yapılan bir hizmeti alkışlarken, madalyonun diğer tarafı ağır bir şekilde eleştiri yapabiliyor. Siyasetle uğraşan ve yeni siyasete giren kişilerin gereğinden fazla takdir edilme ve ağır eleştirileri göğüsleyecek psikolojide olmaları lazım. Siyaset satranç oyunu gibidir, ne zaman şah, ne zaman mat olacağını düşünürken oyun biter. Umarım olması gerektiği gibi bir seçim süreci geçiririz.


Gelelim konumuza, toplumun eleştiri, karşı düşünce açıklama gibi konularda tuhaf bazı yanlış yönelimleri ve takıntıları var. Bütün toplum için geçerli değil tabii bunlar ama oldukça yaygın. En yaygın saplantılardan birisi eleştiri ya da hatta konuşma hakkının yalnızca uzmanlarda olduğu inancıdır.

Diyelim ki eğitim sistemini eleştiriyorsunuz. Hemen bir kısım insan başlıyor: “Siz eğitim uzmanı mısınız da bunu eleştiriyorsunuz?” “Siz iktisatçısınız bu konulara girmeyin” demeye. 

Futbolda bir eleştiri yapıyorsunuz. Hemen başlıyor aynı koro “Siz futbolcu musunuz, hakem misiniz? Ne anlarsınız futboldan da eleştiriyorsunuz?” Hiçbiri değilim, ama uzun yıllardır futbol izleyicisiyim. Ve futbol benim izlemem için oynanıyor, hakemler için oynanmıyor. Beğendiğim ya da beğenmediğim şeyleri söyleme hakkı bana ait. Bunun için uzman olmaya gerek yok. Biraz meraklı olmak, bakmayıp da görmek yeterli.

Arkadaşlarınızla karpuz aldınız ve kesip yemeye başladınız. Hiç beğenmediniz ve “bu karpuz tatsızmış” dediniz. Arkadaşlarınız size “Nereden biliyorsun sen tarım uzmanı mısın” diye sorarlar mı? Yıllardır karpuz yediğinize göre hangisinin iyi hangisinin kötü olduğunu bir uzmana sormanıza gerek kalmadan söyleyebilirsiniz.

Eğer bir olayın tarafıysanız (mesela siyasetçi, öğretmen, öğrenci, veli ya da futbolcu, hakem, seyirci) o olayı eleştirmeniz çok doğaldır. Olayın tarafı olmasanız bile eleştirebilirsiniz. Hatta eleştiriniz yanlış da olabilir. Hiç önemli değil. O eleştiri belki sisteme olumlu bir katkı sağlar.

Bütün bu mantıklı açıklamalara karşın bizim toplumumuzda eleştiriye tahammülsüzlük niçin yaygındır? Bunun birçok nedeni var. Mesela kendisi sorgulayamayan, eleştiri yapamayan, hata yaparım diye korkan insanlar başkalarının getirdiği eleştirilere kızarlar. 

Bunun altında yatan temel neden psikolojiktir. Çoğu insan kendisi yaşamı boyunca bir şeyi eleştiremediği için eleştiri yapanları kıskanır ve onlara kızar. Bir başka önemli neden insanların yetişmesindeki biat kültürünün etkisidir. Taraftar olmayı ideal olarak görmeleri sağlanan ve öyle yetiştirilen insanlar kendi inandıklarının yanlış olduğunu söyleyene kızarlar. Oysa en yanlış görünen eleştiriden bile bazen doğru bir şeyler çıkar.

İşin içinde hakaret, küfür yoksa yanlış da olsa eleştiri iyi bir şeydir. İnsanın bir kez daha düşünmesini, olaya bir kez daha bakmasını ve hatası, eksiği, yanlışı varsa düzeltmesini sağlar.

Toplumun  bu konudaki sorunu, eleştiri kültürüne kapalılığından önce düşünce özgürlüğü ve ifade özgürlüğüne uzak olmasıdır. Yaşamı boyunca kitap okumayan, edebiyatla ilgilenmeyen, tek konuya odaklı büyüyen, taraftar olmayı sorgusuz sualsiz kabul eden insanların eleştiriden nefret etmekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Çoğu sıradan insan, bütün sıradanlığına karşın arzın merkezinde kendisinin olduğunu düşünür ve o nedenle doğru sandığı şeyleri eleştiren insanların kendisini eleştirdiği endişesine kapılır ve savunma konumuna geçer. Saygı ve sevgiyle kalın…