Fazla televizyon kanalı yok izlediğim. Bir kaç kanal ve TRT’nin de sadece belgesel kanalını izliyorum.. Elektrik faturalarından aldıkları katılım payını kurtarmak için(!) Ayrıca hayvanlar ve doğa fazla germiyor insanı.

Somali’de Müslümanların bulunduğu bir kampta bizimkilerin çektiği bir belgesele ikinci defa rastladım. İnsanlar çok zor şartlarda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Orasına eyvallah. Ama öyle bir konu var ki; “Vay arkadaş!” dedirtti bana:

Genç bir kızın son zamanlarda sürekli başı ağrıyor. Doktora götürmeyi düşünüyorlar ama imkanları yok. Gelenekselmiş inançlarına göre nazar olduğunu düşünüyorlar. Nazarı da cinler yapıyor. Cin çıkartma becerisi olan “cinci “ye başvuruyorlar doğal olarak. Konu komşu toplanıyor. Çocuklar dualar ediyor. Kızın ellerini ayaklarını tutuyorlar. Cinci elindeki çubukla kızcağızın ellerine, ayaklarına, sırtına vurarak içindeki cine sesleniyor. “Kimsin sen? Adın ne? Neden geldin buraya?” Bu durum dakikalarca tekrarlanıyor. Arada bir çubuğun ucuyla sırtını dürtüklüyor kızcağızın. Tabi aslında kıza vurmuyor değneği. Kızı nazar eden cine vuruyor. Bir süre sonra kızcağız ağlamaya başlıyor. Koro halinde okunan dualar eşliğinde. Neyse ki cin çıkartma işi sonlanıyor. Cinci büyük bir öz güvenle kameralara konuşuyor. “Cini sağır ettim. Bundan sonra zarar veremeyecek. Bir de kan akıtırlarsa daha iyi olur.” Vurduğu çubuklardan biri cinin kulağına denk geldi belki de… Hadi saygı duyalım geleneksel inançlara ve uygulamalara. TRT Belgesel bunu neden temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp izlettirir anlayamadım. Biz de durum farklı mı? Bakalım bi. Medyumluk ruhsatlandırıldı biliyorsunuz. Medyum ne karşılığında ne yapıyor onu da biliyorsunuzdur. Bazı insanlar çaresizliktir belki, beki bir umuttur ama kötüye kullananlar yok mudur? Bilmem…

Avrupa üzerinden yayın yapan bazı televizyon kanalları var. Gencecik adamlar, süslü cübbe ve süslü takkelerle televizyondan anne adıyla birlikte alın fotoğrafları istiyorlar. Her gönderen de mutlaka bir büyü oluyor. Yakınlarındaki bazı insanları işaret ederek hedef gösteriyorlar. Arayanların bir çoğu büyüye inandığı için arıyor. Etraflarında da şüphe ettikleri insanlar vardır mutlaka. Ah, tamam… Hoca efendi de dedi ya “yakınından bir kadın” diye. Hadi bakalım neler olacak. “Ben sana ayrıca dua edeceğim. Büyüyü bozacağım inşaallahh!” deyip, diğer müşteriye(!) geçiyor. Hayırlısı…

Bunla kalınır mı? Fenomen hocalarımız var bir de. Etrafına beş-on kişi toplayan tarikat kuruyor. Fenomen olmak kolay değil. Lider olmak da… Farklılık yaratması lazım. Hocalardan biri bir fıkra anlatıyor. You Tube’den izleyebilirsiniz. “Komşum Çin’e gidiyor. Bir otele yerleşiyor. Biraz sonra iki kız kapıyı çalıyor. Masaj ister misiniz? Diye soruyor. Hacı amca: Valla kızlar, ben hacıyım size dokunamam. Ama siz bana ne isterseniz yapabilirsiniz.” Dinleyenleri sıkmamak lazım tabi. Arada bir fıkra da lazım! Benim de aklıma bir fıkra geldi ama yeri değil

Biter mi* Bitmez. “Münker, Nekir’in sorusuna ben falanca cemaattenim dediniz mi tamamdır.” diyenler. “Falan yere tabi olursanız cennettesiniz.” diyenler…

Din üzerinden oluşturulan ticari sektöre şimdilik girmeyelim…

Çalışın diyen yok. Aklınızı kullanın diyen yok. Allah, rızkı çalışana verir. İbadetlerinizi yapın, iyi insan olun. ve Allah herkesi görür, duyar diyen hiç yok.

Çocukluğumuzdan beri ya “cin çarpar” ile ya “şeytan çarpar” ile korkutulduk. Oysa dünyada insanlara en çok zarar veren yine insanlar.

Uyanıklık yarışında “Cin olmadan adam çarpmaya kalkıyor.” diye de bir deyim kullanırız… Kurnaz insanlar için de “Şeytana pabucunu ters giydirir.” derler…

Acaba cin ve şeytan bu işlerin neresinde?..

Oysa Kur’an’ın bir çok ayetinde “Düşünmez misiniz?” “Akletmez misiniz? diye sorar insanlara…

Şaban BALTACIOĞLU - BEŞ KÖŞE