Sevgili okuyucularım bu hafta sizlerle yeni bir yıla girerken bu zaman diliminde yaşadığımız telaşlar, acılar, heyecanlar, kayıplar, mutluluklar, ayrılıklar, özlem ve kavuşmalar, başarılar başarısızlar, hastalıklar ve hayatta gördüğümüz ve görmediğimiz tüm deneyimlerle bir yılı geride bırakıyoruz…

2020 yılını felaketlerin hastalıkların yılı olarak gösterilmesinin altında yatan düşünce tek bir ülke insanını ilgilendirmemesi tüm dünya insanlarını ilgilendirmesi olabilir mi?

Örneğin, Suriye’de yaşanan savaşa sessiz kalan; kadınların, çocukların yaşamını önemsemeyen bir küçük cansız bedenin sahile vurmasına göz yuman ülkelerin şimdi kendi insanlarının ölümü ile sarsılmasını o insanların yaşadıkları kayıpları, üzüntüleri, belirsizleri yaşaması için yani empati kurulabilmesi için tüm insanlara verilen bir deneyim olarak görüyorum…

Çin’den başlayarak tüm dünya ülkelerini sarsan Covid-19 ile birlikte tüm dünya bu bulaşıcı hastalığa karşı kendilerini karantinaya aldı. Bu karantina sürecinde ise, kimimiz ekmek yapmaya (atalarımızdan gelen kıtlık bilinci ile stok yapmaya başladık.), online eğitim ile çocukların eğitim planları değişti onlar için bu düzene uymak daha kolaydı. Ama biz insanoğlu o kadar narsisit bir yapıdaydık ki tüm çocuklar için bu sistemi uygulayamadık yine zengin ve fakir eşitsizliği ile karşı karşıyaydık. Ülkemizde ve tüm dünya ülkelerinde çocuklar istedikleri zaman derslere katılamayabiliyor. İnternet yetersizliği, tablet bilgisayar gibi araçların olmayışı da bu eşitsizliğin büyümesine neden oluyor.

Karantina sürecinde; Çocuklarımız ve aile olarak bu ev sürecinde bazen çok sıkıldık, bazen hep birlikte çok eğlendik, hiç bu kadar birlikte birbirimizle kalmadığımızı birbirimizle iletişim içinde olmadığımızı fark ettik. Bu durum bazı ilişkiler için uyumu sağlarken bazı ilişkilerin bitmesi ile sonuçlandı. Yalnızlığın, kendi içimize dönmenin farkındalığı ile kendi kendimizin şifacılığını da görmüş olduk. Bunun yanında büyüklerimizi korumak için onlardan kendimizi izole etmek onlara sarılamamak onların yaşamımızdan kayıp gideceğini düşünmek bizleri çaresizlik girdabına soktu. Bunun yanında sevdiklerimizin yaşamımızın kıyısından uçup gitmesini büyük bir çaresizlik içinde izliyor bulduk kendimizi…

Bunların yanında ülkemizde meydana gelen depremlerde yaşanan belirsizlik, telaş, heyecan, üzüntü keder ve bunun yanında depremden sağ kurtulan insanların yaşama tutunmaları ile gelen büyük sevinç haberleri içinde bulduk kendimizi…

Ülkemizde ve dünya da birçok kadın ve çocuk istismarı da bu yılın önemli konuları içinde yer aldı. Küçücük bedenlerin cinsel taciz tecavüzle sarsılması bu dünyada tüm insanlığın iliklerine kadar yaşayacağı bir acı olarak kalacağı malum ve biz bu çocuklar için her zaman mücadele edeceğiz. Peki kadınlar, her gün haber kanallarında görmeye alıştığımız kadın cinayetleri ve bu sadece bu yılın bir laneti değil, tüm yılların kadına karşı ataerkil toplumların ürettiği durum olarak hep karşımıza çıkacağı da aşikar. O yüzden önce ataerkil toplumların düşüncelerini değiştirerek tüm sistemde kadınların haklarının savunulmasıinsanlığın gelişimi için önemlidir.

Evet sevgili okuyucularım 2020 yılında yaşadığımız deneyimler hep bizimle kötü olayların yanında iyi olaylar olmadı mı elbet oldu. Tüm olaylar bu dünya sürecinde zıttı ile ‘aşk/nefret, ayrılık/kavuşmak, savaş/barış, iyi/kötü, kazanmak/kaybetmek, hastalık/sağlık, keder/sevinç vb…’ mevcut durumda…

Belki de lanet diye bir durum yok, bizim bakış açımız var…

Peki sizin hayatınızda 2020 yılı nasıl bir yıldı?

Sizi bu soruyla başbaşa bırakıp tüm dünya insanları için 2021 yılının önce sağlık, huzur, barış, mutluluk, başarı ve en önemlisi insanlığımızı kaybetmediğimiz bir yıl olması dileğiyle…

Sevgiyle kalın…

Klinik Psikolog Gülsüm BİRCAN