"Gazze'ye yardım götürmek isteyen aktivist, İsrail'in uluslararası sulardaki müdahalesini, ağır gözaltı koşullarını ve çalınan eşyaları anlattı. 'Psikolojik işkence vardı' dedi”. Arslan, Yolculuk esnasında bir çok olumsuzluklar ve gemide oluşan arızalar sebebiyle gecikmeler yaşadıklarını ifade etti.

Gazze'deki insani krize dikkat çekmek ve ablukayı delmek amacıyla yola çıkan Küresel Sumud (Direniş) Filosu'nun aktivistlerinden Alpaslan Arslan, İsrail güçlerinin uluslararası sulardaki müdahalesi ve sonrasında yaşadıklarını bir insanlık dramı ve devletler hukuku ihlali olarak katılımcılara anlattı. Arslan'ın aktardıkları, İsrail'in insani bir göreve yönelik tutumunu ve aktivistlere uyguladığı muameleyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

ULUSLARARASI SULARDA "KÖŞE KAPMACA" VE "ACEMİ" OPERASYON

Arslan'ın anlattığına göre, filo daha uluslararası sulardayken, İsrail gemileri tarafından uzun bir "köşe kapmaca" oyunuyla karşılaştı. İsrail'in, 45 tekneyi yaklaşık 9 saat boyunca kovalamasını "acemice" bulduklarını belirten Arslan, "Taktiksel manevralarla, İsrail gemisini meşgul edip, diğer teknelerin yoluna devam etmesini sağladık. Biz, tekne olarak Mısır sahillerine yönelerek kurtulmayı denedik, ancak dronelar tarafından tespit edildik" ifadelerini kullandı.

Teslim olma anı ise İsrail'in "operasyonel beceriksizliğinin" bir göstergesi olarak hafızasına kazınmış. "Komandolar teknemize çıkmadan önce, yaklaşık yarım saat tereddüt içinde beklediler. Bu, ne yapacaklarını bilemediklerinin açık bir kanıtıydı. Tekneye çıktıklarında, sağa sola yalpalıyor, teknenin sallanması karşısında acizlikleri belli oluyordu”.

ASHDOD'DA SORGU, KETZİOT'TA İNSANLIK DIŞI KOŞULLAR

Aktivistler, Aşdod Limanı'na götürülmüş ve gece yarısına kadar bekletilmiş. Arslan, burada uzun sorgulardan geçirildiklerini ve kendilerine sadece şişe suyu verildiğini, ekmek veya başka bir yiyecek verilmediğini aktardı.

Ancak asıl zorlu süreç, Ketziot Hapishanesi'nde başlamış. Arslan, burada 5-6 gün boyunca maruz kaldıkları koşulları şu sözlerle anlattı;

"Kafesler" ve Soğuk…

"50 kişilik, 'kafes' olarak adlandırabileceğimiz yerlere konulduk. Uzun bir yolculuk boyunca klimanın altında titredik, klima bir türlü kapatılmadı”.

Psikolojik İşkence…

"Gece boyunca her saat başı 'sayım yapacağız' denilerek uyandırıldık. Bu açık bir psikolojik işkenceydi”.

HİJYEN KRİZİ VE "TERLİK SÜPÜRGE"

"Temizlik imkanımız yoktu. Yeri süpürmek için terlik kullanmak zorunda kaldık. Yani 'terlik süpürge' ile temizlik yaptık.”

Su Bile Esirgendi…

"Yanımdaki gencin, su için yalvarmasına rağmen, askerler su vermedi. En sonunda kendi içtikleri suyun kalanını lütfettiler. Bu, insanlık dışı bir muameleydi. Gardiyan ve polisler kilolu idi”.

"Askerler Eşyalarımızı Çaldı"

Arslan'ın en çarpıcı iddialarından biri de İsrail askerlerinin sistematik hırsızlığı oldu. "İsrail askerleri, kişisel eşyalarımızı, notebook, telefon, powerbank gibi her şeyi, kendi çantalarına koyarak açıkça çaldılar. Bu, İsrail'in 'hırsızlık' yaptığının resmidir" diyerek uluslararası hukuku ihlal eden bu davranışı kınadı.

"FİLO ZATEN KAZANDI, MÜCADELE SÜRÜYOR"

Tüm bu yaşananlara rağmen, Alpaslan Arslan'ın umudu ve kararlılığı hiç eksilmemiş. Sumud Filosu'nun Gazze'ye ulaşsa da, ulaşmasa da kazanmış sayılacağını vurgulayan Arslan, "Bu filo, Gazze'deki ablukaya karşı, dünya kamuoyunda büyük bir farkındalık yarattı. İsrail'in ne kadar kırılgan ve korkak olduğunu gösterdi. Gazze'ye olan borcumuzu ödemek zorundayız ve bu mücadele devam edecek" mesajını verdi.

Türkiye'ye döndüklerinde, havaalanında halk tarafından "kahraman gibi" karşılandıklarını ifade eden Arslan, yaşadığı tüm zorlukların, filonun bir araya getirdiği küresel dayanışma enerjisinin yanında değersiz kaldığını sözlerine ekledi.

Alpaslan Arslan'ın anlattıkları, insani yardım taşıyan sivil bir filoya yapılan müdahalenin ve sonrasında yaşatılanların, sadece bir abluka meselesi değil, aynı zamanda temel insan hakları ve uluslararası hukuk bağlamında da ciddi bir soruşturma gerektirdiğini ortaya koyuyor.Direniş Filosu 1

Muhabir: Savaş Kalabalık