İnsan olarak dünyaya geldik. İnsanca yaşayıp insan olarak ölmek hakkımızdır. Bu söz esas alındığında, “insanım ben, seninle insan, sen yoksan insanlığımı anlayamam” demek düşer.

Yalnız başına yaşam sürdürmek çok anlamlı değildir. Yalnız başına horan oynanmaz, halk oyunlarına çıkılmaz, halay çekilmez. Birlikte horonda,  güzel, halk oyunları oynamakta güzeldir. Tüm birliktelikler bir canlılık, bir renklilik, bir güzelliktir. Yalnız başına düğün olur mu?

Birlik, eşitlik olduğunda yaşam renklenir, güzelleşir. Birliğin, eşitliğin olmadığı yerde yaşam yeşermez. Birlikten kuvvet, acımaktan merhamet doğar. Toplumsal yaşam için güçlü olmaya da, merhametli olmaya da gereksinim vardır.

Sosyal yaşam, hayatın her yönüyle bir bütündür. Dengesiz, değersiz sosyal yaşam düşünülemez. Sosyal yaşam değerler üzerine oturur, dengeli ve tutarlı olarak yaşanırsa huzurlu bir yaşam doğar. Bir kişinin veya az sayıdaki kişilerin mutlu ve huzurlu olması, çoğunluğun sefaleti yaşamasıyla bağlaştırılabilecek bir durum değildir.

İrfan Değirmenci’nin HERLANDA kitabında sözünü ettiği gibi “İnsan, iyilik uğruna, iyilik için kötülere ve kötülüğe karşı koyandır” Kendi çıkarları uğruna başkalarının yaşamını karartanlara ise nasıl insan oldukları sorulabilecektir?  

Yaşam tatlıdır, özgür, mutlu ve onurlu yaşamak daha da tatlıdır. Hatta denilebilir ki; yemesem de olur. Baklava, börek, Bana özgür ve onurlu yaşamak gerek. Özgür ve onurlu bir yaşam, mutlu bir yaşamı da beraberinde getirecektir.

Yaşamın orta yerinde insanı sevmek, insana kucak açmak vardır. Yaşamın orta yerinde yalnızlık yoktur. Yaşamın orta yerinde, sen, ben, biz varız ve yalnız değiliz. Yaşamın orta yerinde olayları daha iyi görmek, daha iyi duymak, daha derin düşünüp, daha iyi anlamak ve kavramak vardır. Daha isabetli kararlar alınıp uygulanması söz konusudur.

Yaşamın orta yerinde “ben söyledim, sen yapmadın” demek olmaz. Yaşamın orta yerinde aydınlık günler için kimin elinden ne geliyorsa yapılması önemlidir.

“Deniz bitti” diye bir söz vardır. Deniz biter mi? Deniz biterse nasıl bir çukur oluşur? Böyle bir çukurdan sağlıklı olarak kim çıkabilir? Deniz bitmesin, çukurlar oluşmasın, çukurda olmak sefalettir. Çukur insanı yutar, yaralar, paralar. Çağdaş yaşamda yaralanma, paralanma, karalanma yoktur. Çağdaş yaşam eli elden, eli gönülden tutmaktır. Çağdaş yaşam; dayanışmadır, paylaşımdır. Sosyal devlet anlayışı ile örtüşür.

Bu topraklarda yetişmiş bireyler ve geleneksel yaşantımıza uygun olarak bir başkasına kötülüğümüz dokunsun istemeyiz. Zorda ve darda olan kişilere üzülürüz, onların elinden tutmayı sever, onlara yardımcı olmayı görev biliriz.

Kirlenmelere de gönlümüz razı olmaz. Fakat son zamanlarda fazlaca kirlilik yaşar olduk. Dilimiz kirlendi; güzel sözcüklerin yerini kaba ve sevimsiz sözcükler aldı. Suyumuz kirlendi, dereler temiz akmıyor, sanayi artıkları sulara karıştı, içilmiyor. Doğayı kullanmasını öğrenemedik, pislikten geçilmiyor. Oysa çevrenin temizliği ile insanın temizliği arasında bir uyum olmalıdır. Topraklarımız, denizlerimiz kirlendi. Bu kadar kirlilik yaşamak hoşluk yaratmıyor, boşluk yaratıyor.

Kendinden başka bir şey düşünmeyen kötü niyetli, nankör ve canavar ruhlu kişilerden topluma hayır gelmez. Onlardan uzak durulmalı, her türlü olumsuz halleri ve tavırları desteklenmemelidir. Onlara destek olmak çirkinliğe katılmak, rezalete onay vermektir. Bu tür kişilerin iyi imkanları sunabileceğini beklemek ise kişilerin kendilerini aldatmasından başka bir şey değildir.

Halbuki yaşamın orta yerinde yasaklar değil, özgürlükler, zalimlik değil, adalet, üstünlükler değil eşitlikler yaşanabilecektir. Toplum özgürlüğe ve demokrasiye iyice alışmıştır. Özgürlük ve demokrasiden uzak yaşamak geriye dönüştür. Yaşamın orta yerinde geriye dönüş yoktur. Özgürlüğü ve demokrasiyi sonuna kadar, en iyi şekilde yaşamak vardır.

Bu nedenle yaşamın orta yeri son durağımız olmalıdır.

Tel: 0539 979 35 29                                                              Cafer GÜNDOĞDU