Din, toplumsal bir kurumdur. Ahlak esasına dayanır. Sevgidir, barıştır, haktır, adalettir, arınmadır. Din nefsin ve vicdanların temizliğidir.

Din Düşmanlık yaratmaz. Düşmanlık yaratıyorsa buna sebep olanlar dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyenlerdir.

Dindar ve inançlı olanlardan tutarlı olmaları beklenir. Dindar ve inançlı olduklarını söyleyerek, farklı hareket edenlerin dindar ve inançlı olduklarını söylemeleri boşunadır.

Ahlak yalnız dinselliğe dayandırılamaz. İnsani değerlerde ahlaklı olmayı sağlayacaktır. Dindar ve inançlı insanların iyi ahlaklı olduklarının peşin peşin kabul edilmesi yanılgıya sebep olmaktadır. Bu yanılgı ahlakın dinselliğe dayandırılmasından kaynaklanmaktadır. Halbuki insani değerler de kişilerin ahlaklı olmasını sağlayacaktır.

Din ağırlıklı yaşam tarzının daha düzgün olması beklenir. Oysa yaşam tarzının düzgünlüğü ekonomik ve diğer şartlara bağlı olarak değişmektedir.

Bir toplumda yalancılar, iftira atanlar, iki yüzlülük yapanlar, verdiği söze uymayanlar, emanete ihanet edenler, kul hakkı yemeye karşı istekli bulunanlar, kamu mallarını gasp etme düşüncesinde olanlarda, sayısal artışların olması düşündürücüdür.

Ahlak ve hukuk kurallarına uyulması düzenli bir toplum için gerekliliktir. Yaşantıda bir karmaşa varsa, at iziyle it izi birbirine karışmışsa toplumsal değerlerde kopmalar ve sapmalar var demektir.

Böyle bir kaos ortamının yaşanması ahlak bakımından bir çöküntünün olduğuna işarettir. Toplumsal yozlaşmayı ve çürümüşlüğü gösterir.

Az gelişmiş demokratik ülkelerde dinin arkasına saklanılarak siyaset ve ticaret yapılmaktadır. Dinin arkasına saklanılması dinin araç olarak kullanılmasıdır. Dinin arkasına sığınarak iş yapıldığında karşıdaki kişileri kandırmak kolay olmaktadır. Bu bir tuzaktır, düşmemek gerekir.

Dini istismar etmek günahların en büyüğüdür. Dindarlık Tanrıya olan yakınlıktır. Dindarlık, kindarlığa dönüşürse başkalarına zarar verecek duruma gelir. Bu durumun dinle ilgisi yoktur. Dinin hassasiyeti vardır. Dini vicdan ile cüzdan arasına sıkıştırmak doğru olmaz. Dinin hassasiyetine özen gösterilmelidir. Dinin hassasiyetine özen gösterilmezse din insanlar üzerindeki etkisini yitirir, din yara almış olur. Dini bu şekilde yaralamaya kimsenin hakkı yoktur.Dini kendi çıkarları için kullanmaya da kimsenin hakkı yoktur.

Onun için din adamları dini korumalı ve kollamalıdır. Dini korumanın ve kollamanın yolu dinin doğru dürüst olarak anlatılmasına bağlıdır. İşin içine dinle ilgisi olmayan hurafeler ve keyfilik sokulursa din güzelliğini kaybeder. Oysa din insanların manevi dünyasını zenginleştirir. Bu zenginlik ise insanlara olgunluk kazandırır.

Yerinde gitmeyen yalan, yanlış bazı haller varsa bu haller kendiliğinden düzelmez. Sorumluluk duyanlar, örgütlü bir biçimde sokağa çıkıp adalet için keyiflerini feda etmeleri gerekecektir.

Cumhuriyetimizin değerleriyle geleneksel değerlerimizin yağmalanması kimseye fayda getirmeyecek, daha da karışıklık yaratacaktır.

Yalanlar, yanlışlar ve diğer olumsuzluklar artarak devam etmesin, bitirilsin artık. Yalanlar, yanlışlar ve de diğer kepazelikler bilinçli, örgütlü toplumsal tepkilerle çözümlenebilecektir. Samimiyetim ve SEVGİLERİMLE...

İletişim : 0539 979 35 29 Cafer Gündoğdu