Yaşam Allah’ın insanlara hediyesidir. Başka bir anlatımla yaşam insanlara bağışlanmış belirli bir yaşam sürecidir.

Bu yaşam sürecini her insan farklı yaşar. Bu fark mevcut olanaklara göre değişir. Toplumun çekirdeğini oluşturan ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişir.

Toplumsal yaşamda yoksullar olduğu gibi orta gelir grupları, bir de zengin kesim vardır. Yoksul bir ailede orta gelir grubuna ve varsıl kesime şamında farklılık yaratan unsurlardır.

Hangi kesimde olursa olsun hareket noktası bireyin kendisidir. İnsan önce ferttir. Kendini bulunca, yaşamı anlayınca, olayları kavrayınca bireydir. İnsan ve bireyin toplumsal sorumlulukları vardır. Her birey toplumda bir görev üstlenir. Kimisi çiftçidir. Kimisi yazar çizer, sanatkardır. Ressam veya müzisyendir. Kimisi ekonomist, kimisi bankacı, çok azı üreten (Kapitalist toplumlarda) çoğuda tüketendir. Böylece kendiliğinden doğan bir iş bölümü vardır.

Sistem böyle kurulmuştur. Kurulduğu gibi işleyecektir. Sistem işletilirken ortaya insan farktörü Devlet faktörü çıkar. İnsanlar iyi yönetilir, Devlet iyi işletilirse sosyal sorunlara ve her soruna çözüm bulunur. Devletin işletiminde hak-hukuk gözetilmeli, eğitim, sağlık, güvenlik esas alınmalı sosyal yaşamda eşitlik sağlanmaya  çalışılmalıdır.

Söz konusu konulardaki uyum çok önemlidir. Bu unsurlar arasındaki uyum ne kadar sağlıklı olursa toplum sağlığıda o oranda sağlıklı olacaktır. Söz konusu unsurlar arasındaki dengesizlik insan yaşamına ayrıkırılık taşır.

Asla huzurlu bir yaşantı sürdürmeye uygun değildir.

Bunun için insanlar iyi yönetilmeli, Devlet çarkı en akılcı şekilde işletilmelidir. İnsanlar arasında her bakımdan (din, dil, ırk cinsi vs) ayrım farkı gözetilmelelidir.

Belli ölçüler esas alınmalı, onlara mutlaka uyulmalı, bu ölçülere göre hak sahiplerine teslim edilmelidir.

Hak bilinci üstün düzeyde yaşanmalı, hak bilinci dışına çıkıp haksızlık yapanlar vicdanen rahatsız olmalıdır.

Yeni bir bilinç ve yeni bir programla yaşam insanların lehine en uygun olacak şekilde yeniden kurulmalıdır.

İnsanlar yeteneklerine ve kendi bilinç düzeylerine göre yapabilecekleri ne varsa, onları yapma konusunda imkan yaratılmalıdır.

Böyle bir yaşam kurulması ve yaşatılması masal değildir. Uygar ve bilinçli toplumlar bunların üstesinden kolayca gelecektir.

Toplumda dengeler iyi kurulur, her şey yerli yerine oturtulursa insanlar aradıklarını ve istediklerini, aradıkları  ve istedikleri şekilde bulabilecektir.

Böyle yaşandığından hak yerine gelecek insan ne yaparsa aşk ve sevk ile yapacaktır. Aşk ve şevkle ne yapılırsa, en iyi sonuç alınacak, başarı şansı da artacaktır. Ayrıca insanlar arasındaki yakınlaşmalarla insan ilişkilerinde tutarlılık, ön alana çıkacaktır. Her konudaki tutarlılık büyük başarılara zemin hazırlayacaktır.

Demokrat olabilmek, uzlaşı kültürüne uyabilmek ortak paydalarda buluşabilmek önemlidir. Bütün bunlar iyi ilişkiler dostluk, kardeşlik ve barış içinde gereklidir. Barış içinde barışı yaşamak güzelliklerin tadını çıkarmak istiyoruz. Artık acılarımız dinsin, yüzlerimiz gülsün. Bunları istiyoruz ve bekliyoruz. İnsan olarak hakkımız değil mi?