Bu yazımla sizleri altmış yıl öncesine götürmek istiyorum. Altmış yıl öncesi ben çocuktum. Anam seferberlik yıllarında çekmiş oldukları yoksulluktan söz ederdi.

O yıllarda hayat çetin, yaşam zordu. Hastalıklar kol geziyor, sefaletten geçilmiyordu. Aç olanlar karnını ekmeğin dışında diğer yenebilecek ne varsa onlarla doyurmanın telaşı içindeydi. Karnını doyurup tok gezebilmek ayrı bir beceri istiyordu.

Seferberlik biteli on seneden fazla olmuş seferberliğin izleri hala silinmemişti. Kısmen rahatlama olduysa da yeterli değildi.

Yol yok. Vasıta yok. Ütü, çamaşır makinası, buzdolabı, televizyon, elektrik süpürgesi hiç birisi yok. Bazı yerlerde elektrik yok, gaz lambası ile aydınlanma sağlanıyor. İşin daha kötüsü evlerde tuvalet yok. Buzdolabı yerine kullanılan tel dolaplar var. Yemeklerden arta kalanlar tel dolaplarında saklanıyor.

Hastalık olarak sıtma var. İnsanlar sıtmaya yakalanmaktan korkuyor. Kinin çıkana kadar insanların sıtmadan neler çektiğini anlatamam.

Kumluca’da hastane yok. İki doktor var. Birine Çil Doktor diyorlardı. Çocuk halimle birkaç kez bende gördüm Çil Doktoru. Suratında bazı çiller vardı. Baba, doktorun bu hali ne dedim. Babam “Çocukluğunda çiçek hastalığı geçirmiş çiller, çocukluğunda geçirdiği bu hastalık sonucu kalmış, onun için Çil Doktor diyoruz” dedi.

Babam Çil Doktorun doktorluğuna çok güveniyordu. Hastanın yakını hastalık hakkında doktora bilgi veriyor, verilen bilgiye göre doktor ilaç tesbit ederek hastanın derdine çare arıyordu.

Çil Doktor Kumluca’da her hastanın kolayca ulaşabileceği bir doktordu. Kumluca halkına o günlerde verdiği hizmet takdire şayandır. 

Günler öncesi Finike’de arkadaşlar olarak bir araya geldiğimizde arkadaşlarımızdan birisinin Çil Doktorun kızı olduğunu öğrendim.

Kumluca’nın ilk doktorlarından biri olan Çil Doktor hakkında bilgi alabilecektim. Bu rastlantıya sevindim. Arkadaşlarımızın babası Kumlucalılara yıllırca hizmet etmişti. Çil Doktor hastalarına karşı çok duyarlıydı. Hasta çok ağır, kendisine getirilebilecek durumda değilse at sırtında hastasına ulaşır, gerekeni yapardı.

Çıl Doktorun kızı Perice Dönmezer’den babasını biraz daha anlatmasını istedim. Babasının adı İbrahim Halil Dönmezer’di. Yırtdışında doktorluk eğitimi almıştı. Yurda döndükten sonra Denizli Tavasta görev verilmişti. Bir kaç yıl orda görev yaptı daha sonraki yıllarda batı Antalya yöresinde (Finike, Kumluca, Kaş, Elmalı çevreleri) salgın hastalık baş gösterdi. Bu salın hastalığın önlenebilmesi için Çil Doktor görev düşmüştü. Koştu geldi. Hastaları için elinden gelen ne varsa hepsini yerine getirdi. İlaç firmalarından numune olarak kendisine getirilen ilaçları ilaç alamayacak durum da olanlara vererek iyileştirmelerini sağladı. Evi hasta olanlara açık olduğu gibi diğer insanlara da açıktı.

Çil Doktorun evinde buzdolabı vardı. Buzdolabı yiyecekleri saklamak amacıyla değil ilaçları bulundurmak içindi. Hastalarına bir an önce ulaşabilmek düşüncesiyle çorabını çıkarmadan yatağa girdiği olurdu. Bu şartlara göre “Bana üç saat uyumak yeter” diyordu.

Yetenekli öğrencilere kucak açtı, onları okuttu, okutabildiği kadar. Öğrencilerin başarabilmeleri için yurtalara yerleştirme çabası gösterdi.

Ortaokulda öğretmen eksiği varsa tabiat bilgisi tarım bilgisi derslerine girdi. Öğrenci yetiştirdi. Çil Doktora halkın sağlığı ile ilgili her konuda görev düşüyordu. Su kontrolleri yaptı. Çocuk ölümlerinin sebeplerini araştırdı. Hamile kadınları yakından izledi, kadın doğumları ile ilgilendi. Hamam sağlıklı ve temiz olmalıydı. Kontrol etti.

Çevreye karşı duyarlıydı. “Sakın doğanın dengesini bozmayın, biz doğanın bir parçasıyız” diyordu. O bölgede fazla sayıda fare varsa zehirsiz yılan yetiştirilerek farelerin sayılarının azalmasını sağlardı.

Eşi ve 3 çocuğuyla uzun yıllar batı Antalya yöresinde doktorluk yaptı. Sonraki yıllarda Balıkesir, Bolu, Kütahya, Kırşehir’de doktorluk yaptı. Türkiye’den Almanya’ya işçi gönderilmesine karşı çıktı. Türkler başka ülkelerde uşaklık yapamaz” dedi.

Kumluca için insanlarımız için emeği geçen, saygın örnek alınabilecek bir kişilikti. Kabrinde rahat uyu. Kumlucalılar olarak sana minnet borcumuz vardır. Rahmetle anıyorum.