Toptaş Köyü’nün Dalca Mahallesi’nde doğdum. Çocukluğum bu mahallede geçti. Sonra okullu oldum. İlkokulu Erentepe (Gerçen) İlkokulu’nda, ortaokulu Finike Ortaokulu’nda okudum.1960 yıllarıydı. Ortaokuldan sonra kent merkezlerindeki okullarda okudum. Böylece köyden, kasabadan çıkarak kendimi kent merkezlerinde buldum, kentli oldum.

Çocukluk yıllarımda köyümde elektrik yoktu. Derslerimizi lamba ışığında yapardık. Köy evlerinde soba yoktu. ‘’Ocaklık’’ ta odun yakar, etrafına oturur ısınırdık. Odanın ısınması da odun ateşinin verdiği ısıyla olurdu. Sabah kahvaltıları yalnız bir çorbadan ibaretti. Çorbalar içilir içilmez, aile bireyleri kendi görevleri neyse ona koşardı.

Her köy evinde at, eşek, keçi, koyun gibi hayvanlar bulunurdu. Kümes hayvanları da eksik olmazdı. At , eşek ve öküz köylünün en büyük yardımcısıydı. Atlar, eşekler her türlü taşımacılık işlerinde kullanılır, öküzlerle çift sürülürdü. Tarlalar öküzlerin yardımıyla kara sabanla ekilirdi. Günlerce çift sürülür, çift sürme işi haftalarca devam ederdi.

Tarlaya ekilenler arasında ‘’koca buğday’’ başta gelirdi. Sonra sırasıyla arpa, nohut, mercimek, bezelye, bakla ekilirdi. ‘’Koca buğday’’ yavaş yavaş büyür haziran ayında başağa otururdu. Koca buğday bereketliydi. Bire çok verirdi. Başağa oturduğu zaman rüzgârla dalgalanır, seyrine doyum olmazdı. Hasat edilip ambara konulduğunda görüntüsü insana bir sıcaklık, bir güven verirdi.

Sonraki günlerde koca buğday un olacak, ekmeği yapılacaktı. Koca buğdayın unundan yapılan köy ekmeğinin tadı bir başkaydı. Ekmek yapılırken sıcak sıcak yemenin kendine göre bir keyfi vardı. Ekmeği yağa batırıp yenildiği gibi tereyağını ekmeğe sürerek de yenilir veya araya peynir sıkıştırılırsa tadına doyum olmazdı. Mevsimine göre domates, biber, ayran varsa onlarda katık için yeterliydi.

Koca buğday daha sonraki yıllarda yerini başka buğdaylara bıraktı. Koca buğdayın yerine ekilen buğdaylara övgüler düzüldü. ‘’Sakın vazgeçmeyin, kazançlısınız’’ denildi. Koca buğdayın bu topraklar için en uygun buğday olduğu göz ardı edildi. Bereketi hiç düşünülmedi. Diğer buğday çeşitleri revaçtaydı. Onlara önlük tanındı. O buğdaylar öne çıkarıldı. Koca buğdayı unutturma çabası gösterildi. Zaman içinde koca buğday yok olup gitti. Koca buğday durup dururken acaba niçin bitti?

Şimdi tarlalar boş, ekilmiyor. Ekin tarlaları başakta iken dalgalanmalarına tanık olmuyoruz. Köylerde, kırsal kesimde at, eşek, koyun, keçi, inek kalmadı. Kümes hayvanı olarak nitelendirilen tavuklar bile azaldı. Köyümün insanları kentte yaşayan benim gibi sütünü, yoğurdunu marketten almaya başladı. Neydik, ne olduk diye sorulması ve normal olmayan bu duruma çare bulunması gerekmiyor mu?

Kişisel düşünceme göre yaşam ve üretimin yeni baştan planlanması gerekiyor. Bu cümleden olarak bu toprakların endemik tohumlarına sahip çıkılmalıdır. Gözümüz bir oyun içinde olduğumuzu yeni gördü. Oyuna getirildik. Küresel baronlar işi çekip çevirmeye başlamıştı. Tarım ve hayvancılığın sanki hiç önemi yoktu. Köylü memleketin efendisiydi. Bu efendi insanlar nereye gitmişti? Efendi insanlar Dimyat’a pirince giderken evlerindeki bulguru kaybetme telaşı içindeydiler.

İthal Kanada mercimeğini tüketmek ne derece doğruydu? Hâlbuki mercimeğin anavatanı Anadolu’ydu. Kendi mercimeğimizi yok etmektense var etmeyi düşünmeliydik.

Kumluca Belediyesi Belen bezelyesinin korunması için çalışma başlatmış, ne güzel. Sevindim. Çok hoşuma gitti. Çandır fasulyesi şenlikleri yapılıyormuş. Konyaaltı Belediye Başkanlığı bu şenliklere katkı sağlıyormuş. Katkı sağlayanlardan da, şenlik yapanlardan da Allah razı olsun. Nohutun çabuk pişeni makbuldür. Nerede Karagöl nohutu? Elmalı’nın nohut ve fasulyesi nerede? Nohut, fasulye, mercimek tarlaları artsın, azalmasın. Azalma durumu varsa, bir şekilde telafi edilirse iyi ve yerinde olur.

Finike’nin, Kumluca’nın portakalı diyip geçmemek gerekiyor. Kemer mandalinasına(gramantini) ayrı bir önem verilmelidir. Belen bezelyesine sahip çıkan Kumluca Belediyesi’ni kutluyorum. Kumluca toprakları verimlidir, altın gibidir. Bu topraklara sahip çıkmak tüm kamu hizmet kuruluşlarının görevi olmalıdır. Bereketli topraklar ve tarım alanları konut yapımı için imara açılarak heba edilmemelidir.

Bindiğimiz dal kesilirse düşeriz, belimiz kırılır. Belimiz, omurgamız kırılınca doğrulamayız, yürüyemeyiz, yürüyememek yerinde saymaktır. Yürüyememek geride kalmaktır.

‘’İstikbalin göklerde ve geleceklerde olduğu bilinci bizi birbirimize bağlayacak’’tır. Bilimin ışığında aklımızla hareket edebilersek yaşam bizi kucaklayacaktır. Koca buğdayımız nimet, bu topraklarda yetiştirilen ürünler kıymetlidir.

 Saygılarımla, Cafer GÜNDOĞDU  0539 979 35 29