İnsan hayatını idame ettirebilmek için para kazanmak zorundadır. Para kazanmak için çalışmak gerekir. Çalışmak içinse iş…

Bir toplumun refahı, o toplumdaki insanların ekonomik gereksinimlerini, toplumunun gelir dağılımları ölçüsünde ortalama değerde karşılayabilmesi ile ölçülür. Sonra diğer toplumlarla kıyaslamalar, o toplumun diğer toplumlara göre refah düzeyini belirler. Gelir dağılımlarındaki adalet de toplum refahı açısından önemli bir göstergedir.

İşlemeyi düşündüğüm asıl konu genel ekonomi değil.

Birçok kişi herhangi bir işte çalışırken, özellikle kentlerde iş bulma güçlüğü çekenler de var ne yazık ki. Ama bir şekilde yaşamak zorundalar.

Kimileri işsizdir, ne iş olsa gündelik olarak yaparak yaşamını sürdürmektedir. Kimileri asgari ücretli ve sosyal güvenceli iyi kötü yaşamaktadır. Kimileri esnaf, çiftçi, sanatkar, sporcu, işçi, memur, bürokrat, işveren…

Herkes işini sevmeyebilir ancak para kazanmak için bir iş yapmak zorundaysak, severek yapacağımız bir iş tercih etmek gerekir. Böyle bir tercihi yapamadıysak yaptığımız işten keyif almaya zihnimizi alıştırmamız gerekir. Nasıl bir iş olursa olsun sonucunda elde ettiğimiz kazanç bizi mutlu eder. O anda kazanca odaklanmışsanız işin zorluğu ya da sevimsizliği unutulmuştur. Çünkü kazanmaya ihtiyacımız vardır. Öyleyse işimizi kazandırdığı için sevebilmeliyiz.

Yapmaktan keyif aldığımız şeyler vardır. Keyif almadan, yapmak zorunda olduklarımız da... İşinizde mutlu değilseniz, uykuyu çok seviyor ve saatlerinizi ayarlayamıyorsanız pazartesiler sendrom olur.

Eğer işinizi seviyorsanız pazartesiler, sabırsızlıkla beklediğiniz bir günün öncesinde yaşadığınız tatlı heyecanlı bekleyişten sonra, o anın gelip çatmasından alacağınız keyif olur.

Birçok kişi farklı hizmet sektörlerinde çalışmaktadır. Sonuç olarak herkes farklı alanlarda başkalarına hizmet vermektedir. Yaptığınız işin zorluğuna, temizliğine, statüsüne bakmadan, hizmet veriyor odaklı düşünebilirsek, başkalarının da bize hizmet ettiğinin farkına varırız.

Birçok kişi gerçekte yapmak istediği işi yapma şansı bulamamıştır. Ya zorunluluktan ya da tesadüfen bazı işleri yapmaya başlamıştır. İşinde başarılı olup belli sevilere gelenler, çok kazananlar, hayatını sürdürecek kadar kazananlar, işini zoraki yapan ya da işini sonradan da olsa severek yapanlar olabilir.

Önemli olan herkesin, herkesin yaptığı işe saygı duymasıdır. Yapılan iş, kazanılan para saygınlığı belirlemez. Meslekler statü olmamalıdır.

Her kim olursa olsun saygınlığı, özümsenmiş insanlık değerleri belirler…