*Başkalarının başarısızlıklarından medet umarken, kendi başarısızlıklarını göremeyenler asla başarılı olamazlar. (Ş.B.)

İnsanlar ağırlaşan bilgi yığınında evrim geçiriyor. Herkes er şeyi bilmek istiyor ama koyacak yeri yok. Dolayısıyla örenemiyor. Bilmemeyi de kendine yakıştıramıyor. Bilemedi denmesinden korkuyor. Biliyormuş gibi yapıyor.

Herkesin her konuda bir fikri oluyor.
Kaynak?
Belli değil.
Belliyse güvenilir mi?
Önemli değil.
İspatlı mı? Denenmiş mi? Toplumdaki karşılığı ne?
Olduğu kadar. Ben söyleyeyim de…

Böyle olunca çatışan fikirlerin savunması için, karşıt yalanlar üzerine savunuculuklar oluşturuluyor. Savunucular yalanlara önce kendisi inanıyor. Sonra yanındakileri inandırıyor. Daha sonra karşısındakilere yedirmeye çalışıyor.

Bir tutarsızlık, bir sorgulamasızlık, bir sığlık, bir gariplik…İnsanlık evrim geçiriyor…

Soruyorsunuz. “Arkadaş bu söylediğin gerçekten doğru mu? Dayanağın nedir? O iş öyle değil, aslında şöyle. İspatı da şu.”

Cevap. “Senin dediğinin doğru olduğunu nerden biliyorsun?”

“E, ispat dedik…”
“ Ben ispat mispat anlamam.”

“Neden? Bir olayın, bir düşüncenin doğruluğunun ispatları olmalı.”

“Yok, ben ispata bakmam. İnanmak istediğime inanırım. Sen de benim dediğime inanmalısın.”

İş kolaylaşıyor. İnsanların inanmasını istediklerini söyleyenler, hep doğru söylüyormuş algısı “şak” oturuyor. Tabi bu nabız şerbetçileri hep doğru söylüyormuş gibi oluyor.

Damak tadı oluşturuluyor bir kere. O damak tadının yerine kralını koysanız “ıı ıh” olmamış… Alıştığı gibi değil. Peki alıştıranlar napıyor. Artık ne sunsa insanlar yiyor.

Dedik ya, insanlar evrim geçiriyor…

Değerler değişiyor. Saygının şekli değişti örneğin.
Tamam efendim dediğiniz zaman saygılı sayılıyorsunuz.
Arkadaşınızın yanlışını söylemezseniz, daha çok seviyor oluyorsunuz.
İhtirasları görmezden gelip, çanak tutarsanız; gösteriş, reklam ya da çıkar amaçlı, basın yayın organları eşliğinde bir şeyler dağıtırsanız, yardımseversiniz.
Racon kesmeyi bilirseniz, delikanlısınız.
Eleştirmezseniz, haksızlıklara susarsanız, kayırmacılık yaparsanız ne kadar iyi insansınız.

Beğendiğiniz kadar beğenilirsiniz. Beni olumsuzluklarımla beğenmezsen, ne olursan ol ben de seni beğenmem diklenmesi içinde, kendi kendimize paylar çıkararak mutlu olmaya çalışıyoruz.

Ancak gözden kaçırılan önemli bir şey var. Aslında herkes kendini tanıyor. Yukarıda söylediklerimiz, insanların öne çıkardıkları. Bir de arkalarına sakladıkları var…

İşte arkaya saklananlar her gün sırtlarda yığın olmaya devam ediyor…

Ve insanlık, evriliyor…

BEŞ KÖŞE - Şaban BALTACIOĞLU