Tarihsel sürece baktığımızda ne şehitler verdiğimizi hatırlarız. Hâlâ şehit vermeye devam ediyoruz. Artık verdiğimiz şehit bitsin. Mehmedim, Mehmetciğim sen nasıl Yiğitsin…

Tarihi süreç içinde verdiğimiz şehitleri hatırlayacak olursak, Balkan şehitlerini, Trablus, Bingazi, Yemen şehitleri, Çanakkale, İnönü, Dumlupınar, Sakarya, Kurtuluş Savaşı şehitleri, Kore, Kıbrıs, Doğu ve Güney Anadolu (PKK) terör şehitleri. Yaz yaz, say say bitmiyor. Ne çok şehitlerimiz var. Anadolu, Türkün yurdu. Her karış toprağı şehit dolu.

Yurdumuzda barış en çok 1923 ile 1984 yılları arasında yaşandı. Atatürk’ün önderliğinde 1923 yılında Cumhuriyet kuruldu ve cumhuriyetin temeli barış, sevgi ve demokrasiye dayandırıldı. Sonuna kadar sevgi, sonsuza kadar barış ve demokrasi yaşansın isteniyordu. Sevgi bir bütündü. Bunun içinde insan sevgisi vardı. Toprak, bayrak sevgisi, doğa, ağaç, hayvan, bütün canlıların dahil olduğu sevgiler vardı. Sorunlara sevgi ile bakılmalı, sorunlar sevgi ile çözülmeliydi. Sevgi ve barış ağırlıklı bir yaşam sürdürülmeliydi. Herkesin birbirlerine saygısı olduğu, saygı duyduğu bir yaşam kurulmalıydı.

Bağımsızlık kazanılmıştı. Düşman yoktu. Ülkelerden yakın olanlar yakın komşumuz, diğerleri de uzak komşularımızdı. Hiç kimsenin yaşamında, toprağında gözümüz yoktu. Dost olmaya, iyi ilişkiler kurmaya kapılarımız açıktı. Dışarıdan gıpta ile bakılıp bizim gibi olmak isteyenler çoktu.

Cumhuriyetle başlayan bu havayı daha sonraki yıllarda yönetim kademelerinde bulunanlar bozdular. Barış ve sevgi havasını devam ettiremediler. Demokrasi gericiliğe yakınlaştırıldı.

Tutarlı hesapların yerini basit hesaplar, tutarlı politikaların yerini tutarsız politikalar. Politik yanlışlar yetmiyormuş gibi sürdürülen, hatalı davranışlarla karşı karşıya kaldık. İleri düzeyde öngörüleri olan devlet adamlarından mahrum kaldık.

Şehitlerimiz her gün aralıksız gelmeye devam ediyorsa bunda terk edilmiş olan cumhuriyetin sevgi ve barış politikalarının büyük payı vardır. Büyük insan Atatürk’ün tuttuğu yol, izlediği çizgi, gösterdiği başarı ülkümüz olmalıdır.

Sevgi, barış ve demokrasinin dışına çıkıldığı yerde haydutluk başlar. Bir kez haydutluk yaşanmaya başladığında bunun sonucunu bitirmek zordur. Yaşadığımız zorluklar biraz da bu haydutluklardan ileri gelmektedir.

Gelinen noktada ana kuzuları can veriyor. Mehmetçiğin kanı da, canı da kutsaldır. Tarihsel süreçte hep üzüldük. Ana kuzularının canı ne zamana kadar yanacak? Anaların, babaların, eş ve çocukların yakınlarının gözyaşları ne zamana kadar akacak? Bunların üzülmesine katkı sağlayanlar vebal altındadır. Şehitlerin kanı vebal altında olanları boğacaktır.

Tabut, tabut acılarla, gözyaşları kaderimiz değildir. Şehit cenazelerine katılarak başı yere eğmek, saygı duruşunda bulunmak yetmiyor. Önemli olan başımıza sarılan terör belasının bitirilmesidir. Şehit cenazeleri ülkemizin manzarası olmaktan çıkarılmalıdır. Şehitlerimizin arkasında boynu bükük kalanlar yürek yaralayıcıdır. Hergün gözyaşı dökerek işi nereye kadar götürebiliriz? Atatürk’ün emanet ettiği cumhuriyetin bu duruma düşürülmesi çok acı, yürek dağlayıcıdır.

Şehitler vererek kaybediyoruz. Depremler oluyor kaybediyoruz. Trafikten, orman yangınlarından kaybediyoruz. Servetlerimiz, mal ve varlıklarımız gidiyor, kaybediyoruz. Bu kadar kaybın sonu nereye varır acaba? Olanlara kader deyip geçiştiremeyiz. Akıllarımızı devreye sokarak Atatürk’ün öngörüleriyle sevgi ve barışın, demokrasinin geçerli olduğu günlere dönülmesinin yolları aranmalıdır.

Sevgi, barış ve demokratik yaşamla birlikte huzur gelecek, huzurla birlikte insanlarımızın yüzü gülecektir. Kaybettiklerimizin acısıyla ömür boyu yaşamak istemiyoruz. SONSUZ SEVGİLERİMLE
İletişim: 0539 979 35 29
Cafer GÜNDOĞDU