Klavyenin başına oturduğumda ne yazacağıma karar veremiyorum. Bölgemizde son günlerde olumsuz giden öyle aksaklıklar var ki hangisini dile getireceğim konusunda tereddüt içinde kalıyorum.

Siyasi otoriteye eksik olan hizmetleri satırlarımız aracılığıyla da anlatalım diye düşündüğümde kendi kendime “vazgeç” diyorum. 

Neden vazgeç diyorum biliyormuşsunuz? Çünkü ülkemizi de yakından ilgilendiren bir bölge olan Ortadoğu’da içten içten (gizli) bir dünya savaşı yaşanıyor. Açıkça görülmüyor ama ülkemiz hain emeller tarafından bölünmüş, planlar çizilmiş tek tek hayata geçirilmeye çalışılıyor. 

Bir ay öncesini silip, berisine baktığımızda Beşiktaş katliamı, Kayseri katliamı ve son olarak ta büyükelçi suikastına bakalım. Bunlar tek tek yapılan planın hayata geçirilmesinden başka bir şey değildi. Devletimiz o planı bulmak zorundaydı. Bulmazsa akşam kafamızı yastığa bile koymadan yarın hangi olay olacak diye düşünmek zorunda kalacağız. İnşallah ülkemizin yavaş yavaş tüketilmek istendiği, bir Ortadoğu ülkesi haline getirilmek istendiği plan bulunmuştur da bozulmuştur. Temennilerim bu yöndedir. 

Emperyalistlerin, siyonistlerin ülkemize ve ülke ekonomisine bırakın silahlarıyla değişik oyunlarıyla saldırmasını gazeteleri ve televizyonlarıyla da saldırıyorlar. ABD başta olmak AB ülkeleri ülkemiz için neler yaptığını haberlerden hepimiz görüyoruz. 

Böyle bir ortamda sen ne hizmetinden bahsediyorsun diye bana çıkışanlar oluyor. Bu tavır ve düşünce sizce yanlış değil mi? Bu teslimiyet olmaz mı? Bu oyunlar oluyor diye sosyal ve ekonomik hayatımızdan vazmı geçeceğiz? 

İktidar partisi ilçe teşkilatı başta olmak üzere tüm siyasi temsilcilikler STK’lar devlet daireleri, yani kurumlar, belediye çalışanları her zamankinden daha çok çalışmalıyız. Toplumun her kesimi birlik ve beraberlik içinde olup daha çok üretmeliyiz. Ekonomimizi ve sosyal hayatımızı ayakta tutmalıyız. Böyle yapmazsak ülkemiz üzerinde kötü emelleri olanların emellerine hizmet etmiş oluruz. 

Bir hizmet merciine derdimizi anlatıp bir hafta sonra sonucunu almaya vardığımız da “Aman senin işin neydi” sorusuyla karşılaşmamalıyız.