Kocaman adamlar! Neredeyse her gün bir televizyon kanalındalar. Ayrıca her şeyden anlıyorlar. Konu ne olursa olsun mutlaka söyleyecek benzer terane buluyorlar.

Adına genel olarak demokratik düşünce platformu diyorlar. Bazen adap yok. Bazen üslup bozuluyor. Her konuda da lafı döndürüp dolaştırıp aynı yerlere getiriyorlar. Kullandıkları standart argümanlarla “Ben daha çok konuştum. Nasıl yapıştırdım lafı ama?” kafasında izleyenlere karşı puan toplama derdindeler. Birilerinin bir lafı üzerinden toplumun belli bir kesimini kolayca yargılıyorlar.

Siyasetçi bunlar, ekonomist bunlar,hukukçu bunlar, bilim adamı bunlar, diplomat bunlar, her alanın akademisyeni bunlar…

Dün ak dediğine bugün kara diyen de bunlar… Çok sıkışınca “o gün öyleydi” deyip sıyrılan, ancak bu gün hiç yanılmayacakmış gibi konuşan bunlar. Güzel ülkemi en çok seven de bunlar…

Adam, edebiyat fakültesi mezunu. Ulusal ve uluslar arası hukuk konuşuluyor. Bu arada konuşmacılardan biri hukukçu. İllaki bir şey diyecek ya, lafa şöyle giriyor:

-Ben hukukçu değilim ama en azından evladım hukukçu. Ben de onun ders kitaplarından okudum.

Tabi kafasının arka salonundan hukuk parçalıyor. Bir Hukuk Fakültesine gidip, “Ben evladımın hukuk kitaplarından okudum. Bana da bir diploma verin.” dese yeridir.

Diğerinin önünde klişe fotoğraflar… Hazırlıklı gelmiş belli. Kamera yakın plan çekene kadar dördüncü hakemin oyuncu değişikliği tabelası gibi bir sağa bir sola çevirip merceğin içine sokuyor. Yakın plan alındığını fark edince mutlu, mesut “Nasıl ama?” gülümsemesiyle indirip sıradakini alıyor eline.

İşin kötüsü, memleketin yarını ile ilgili hiç bir sonuç yok. Dünden kalan argümanlarla döndürülüp dolaştırılıp, sen ben çekişmesine geliyor olay.

Tabi ara sıra tansiyon yükselirse, reklama gidilecek. O yüzden moderatör ortam gerilsin diye ufaktan kurcalıyor kontrol mekanizmalarını. Gerilmiş ortamı toparlamak için haydi reklama…

Artık gına geldi. Kafalarındaki saç tellerinin sayısını öğrendik neredeyse. Kafalarının içindekileri zaten ezberledik.

Ben kendi adıma sıkıldım. Şöyle bir göz ucuyla bakıyorum. Yine aynı kanallarda aynı kişiler ve aynı teraneler. Kaçıyorum bir belgesel kanalına.

Kurtulabiliyor muyum peki? Hayır…

Çünkü ertesi günü sosyal medyaya bir göz atayım diyorum. Bazıları akşam dinlediklerini ezberlemiş. Takım tutar gibi kimi tutuyorsa onun dedikleriyle kafasınca bir şeyler savunuyor. Ya da birileriyle karşılaşıyorum. Konu dönüp dolaşıp benzer konulara geliyor. Yine akşam tuttuğu kişinin söylemleriyle başlıyor anlatmaya…

Okumaya gerek yok. Araştırmaya gerek yok. Düşünmeye hiç gerek yok.

Onlar da bir gecede siyasetçi, ekonomist, hukukçu, bilim adamı, diplomat, her alanda akademisyen … aklınıza ne gelirse ondan olmuşlar…

Ne diyelim?

“HER ŞEYİ BİLİR” diploması veren bir üniversite lazım belki...

Şaban BALTACIOĞLU