Yolsuzluk; yoldan çıkmak, usule uymamaktır. Başka bir ifade ile münasebetsizliktir. Usule uymayıp, kitabına uydurarak maddi kazanç sağlamaktır.

Yolsuzluk iki temele dayanır. Birincisi, açgözlülük, ikincisi de bencilliktir. Bencillik kişinin kendi çıkarını her şeyin üstünde tutmasıdır. Bencil kişi yalnız kendisi için vardır. Kendisi giyecek, kendisi yiyecektir. Kendisinin evi, arabası olacak, kendi düzenini istediği şekilde kuracak, rahatını bulacaktır.

Bencil kişi hep kendisini düşündüğü için başkaları umurunda değildir. Başkalarının ne yediği, ne içtiği aklından geçmez. Üstelik umursamaz bir şekilde “bana ne der” gülüp geçer. Bencilik işte böyle bir hastalıktır.

Kamudaki yolsuzluk ise kişisel çıkar için kamusal görevi kötüye kullanmak olarak tanımlanabilir. Yolsuzluk başkalarının hakkını gasp edip, gasp etinden hakkı kendi yararına dönüştürmektir. Kamu yönetimleri yolsuzluk için uygun ortamlardır. Kişi yolsuzluk yapma eğiliminde ise bir fırsatını bulunca bu niyetini ortaya koyacaktır. Onun için yönetim kademelerinde sıkı bir denetim olmalıdır. Kişinin namus anlayışı ile toplumun namus anlayışının örtüştüğü kabul edilmelidir.

Yolsuzluğun çözümünde ahlak anlayışının önemli bir payı vardır. Onun için din işlerini organize eden kurumlara görev düşmektedir.

Din hizmetlerini yürüten diyanet işlerinin görevi dinsel vecibeleri (gerekli olan öğreti) öğretmek olmalıdır. Dinsel vecibeler dinin temel hükümleridir. Dinin temel hükümleri ne diyorsa din gerçeği budur. Diyanet işleri dinin gerçeğine uymak zorundadır. Diyanet işleri dinin gerçeğine uymayıp, yan çizerse cemaatlere kolunu kaptırmış olacaktır. Böyle olunca millete ve ülkeye hizmet etmesi geride kalacak, cemaatlere hizmet ön plana geçecektir. Diyanet işlerinin bu konuda şüpheleri üzerine çeken bir tutumu vardır.
Din hizmetleri göstermelik ve şekilcilikten çıkarılmamalıdır. Dinin toplum üzerindeki etkileri azalmışsa bunun sebeplerini araştırmak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaçınılmaz görevidir.
Yolsuzluk ve hırsızlık yapmadan görevlerini yürüten doğru kişilere ihtiyaç vardır. Toplumun her kesiminde doğru, dürüst kişilerin sayısı azalmışsa sorunlar da artarak devam edecektir.
Yolsuzlukları önlemede ahlaki yönden Diyanet İşleri ile üst makamlarda görevli bulunan kamu görevlilerine önemli görev düşmektedir. Üst düzey kamu görevlileri çok dikkatli olmak zorundadır. Üst makamda bulunanlar alt derecedeki yöneticilere yolsuzluğa ilişkin yeşil ışık yakarsa yolsuzluklar alıp başını gidecektir.

Makam sahiplerinin asıl görevi kamu kaynaklarına sahip çıkarak kamunun haklarını gözetmektir. Önce yönetenler ve yöneticiler yozlaşırsa, bunlarla iç içe yaşayan toplumda onlara uyup, yozlaşmanın hızla artmasına sebep olacaktır.

Hele “çalıyor ama iş yapıyor, çalıyor ama bana da veriyor” anlayışı prim yapıyor, itibar görüyorsa işin ucu tamamen kaçacaktır. Yolsuzluk ve hak gaspı ile hırsızlık hayatın doğal akışına uygun değildir. “Bal tutan parmağını yalar” diye beylik sözlerden birisinin zaman zaman kullanıldığı oluyor. Aman bal tutan parmağını yalamasın. Balı normal şekilde tüketmek normal insan davranışıdır.

Ekonomik dengesizliklerin ahlak üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Ekonomik bozukluk yolsuzluğu da yozlaşmayı da arttıracaktır. Yozlaşma Allah’ın emri değildir. Yalanlarla, yanlışların, çalmanın yolsuzluğa uygun olmaması için tutarlılık geliştirilmeli, insancıl ve ahlaksal ölçülere öncelik verilmelidir.
Hak yerini bulur, herkes hakkını alırsa ne yoksulluk kalır ne de sefalet olur. Ekonomik dengesizlik nedeniyle, sosyal yaşam dumura uğradığından intiharların sayısı artmıştır. Bu intiharlardan rahatsız olmayıp, kayıtsız kalanlar varsa kendilerine insan olmadıkları, insan görüntüsünde başka bir yaratık olduklarını hatırlatılmalıdır.

Helal kazancımız evlerimiz ve ellerimizde mevcut olan mal varlıklarımızdır. Helal kazancımız belli bir ücret karşılığı elde ettiğimiz kazançtır. Helal kazancımızla yetinmek yerinde bir harekettir. Fazlası varsa başkalarıyla paylaşabilirsek insani görevimizi yerine getirmiş oluruz.

İnsanlarda doğruluk dürüstlük ve sorumluluk bilinci geliştirilmelidir. Eğitim kurumlarında “iyi insan, iyi yurttaş” yetiştirmek için tüm gücümüzle çalışma yapılmalıdır. Sağlıklı eğitim toplumun varlığı, toplumun sağlığıdır.
Sözün kısacı hakkın değilse verseler de alma arkadaş, anlayışına uygun düşmüyorsa hesap vermeyi düşün, gözün doysun çalma arkadaş!

Asıl sorun paylaşmak, karşılıksız sevmektir. İnsan bunların farkına varabilirse sonsuz bir huzur bulacaktır. Hak yerini bulur, yolsuzlukların beli kırılırsa bunun huzuru insanlara ömür boyu yetecektir.

SONSUZ SEVGİLERİMLE
İletişim: 0539 979 35 29
Cafer GÜNDOĞDU