Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde gelen yağışlar nedeni ile Ova kısmında bulunan seralara taşan çaylardan su doldu. Bu ovanın ben bildiğimde araları kesiklerle dolu idi şimdi ise her taraf kapalı. Tabii su gidecek yer bulamayınca seralara giriyor.

Ben selden zarar gören çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Allah bir daha böyle afetleri göstermesin.

Bu konuda çok yazmak istemiyorum. Bunun içinde 2002 yılı ocak ayı ilk haftasında yazdığım bir yazıyı koymak geldi içimden. Bu konularda yazdığım çok yazılar vardı. Ama bunu bulabildim arşivde.

Afetsiz günler geçirmemiz dileklerimle;

HOŞÇA KALIN, DOSTÇA KALIN TEDBİRLİ KALIN…

İşte 2002 yılı Ocak ayı ilk haftasında yazdığım yazı;

ÜLKEMİZ ÇOK SERT BİR KIŞ GEÇİRMEKTE

Yaşım elliyi aştı, İlçemiz Karacaören köyü Kızılcaağaç mahallesindenim. Çocukluğumda kışlar çok uzun yağışlarla geçerdi. Yağmur yağmaya başladığı zaman bir hafta – on gün sürerdi. Kar yağardı. Torosların son uzantısı olan Akdağlardan kar çığları yuvarlanırdı. Dereler taşardı., Biz okula gidebilmek için birkaç dereden geçerdik, babalarımız bu derelerin üzerine etraftan kestikleri ağaçlardan derme çatma köprüler yaparlar bizde o körüler sayesinde derelerden geçip okulumuza ulaşırdık.

Tabiatın dengesi değişti ve uzunca bir zamandır yağışlar olmaz oldu. İnsanlarımız kahinlik yapmaya gelecek için tahminler yürütmeye başladılar. Hele beş-on yıldır birazda kuraklık olunca, bu kuraklığın daha on – on beş yıl süreceği söylenmeye başlandı. Öyle olacak ki birden kış bastırdı. Ve cidden bizim o çocukluğumuzda gördüğümüz kışlar geri geldi. Ülkemizde olduğu gibi çevremizde de yağışlar oldu, yıllardır su görmediğim derelerden, çaylardan su akmaya başladı. İlkokul çağlarında yağmur yağdığı zaman taşan ve boz bulanık akan Gavur çayını, Köye gitmek için yanına kadar varıp geçemediğimiz için geri döndüğümüz Alakır çayını tekrar boz bulanık seyrettik. İnsanın içinden Allahın işine karışılmaz demek geliyor.

Bu günlerde ülkemizin dört bir tarafı yağışlara teslim. Hava tahminleri ise çok zayıf kaldı. Ülkemizin en büyük ili İstanbul Meteoroloji müdürü sabahlara kadar görev başında kalıyor. Tahmin yapamadığı için Valiyi yanlış bilgilendiriyor. Eksik alınan kararlardan ötürü insanlar perişan. Bu örnek ülkemizin tamamı için geçerli.

Velhasıl bu konuya ülke olarak hazırlıksız yakalandık.

Ülkemizin en az yağış alan fakat en fazla zarar gören yörelerinden birisinde yaşıyoruz. Ben bu yazıyı yazdığım anlarda ülke kar altında inler, insanlar soğuktan ölürken İlçemiz güneşlikti. Tüm ülkede hatta tüm Dünyada olduğu gibi tabiatın bu intikamını bizde göremedik. Elinde bir sürü imkanı olanlar bu işi göremezken bizimde göremememiz doğaldı. Ama tabiat böyle yaptı diye yatmamak gerekir. Bundan ders çıkarıp bundan sonra daha tedbirli davranmak gerekir. Bu tedbir tabii en başta Devlet ve yerel yöneticiler tarafından alınmalı. Ama esas tedbir bizler tarafından alınmalı.

Hepimizi bir hırs bürüdü. Ovada boş yer koymamaya karar kıldık. Koca ovayı tamamen kapladık. Unutmayalım O ova doğanın. Yukarıdan gelen su çay taştığı zaman nereye gidecek mutlaka ovaya dağılacak. Seraları kurarken bu durumu da göz önüne alarak seralarımızı yapsak, her yeri tam doldurmak yerine araları biraz boş bıraksak ve hatta oralara kesikler açsak seralara su dolmasını biraz daha önlemiş oluruz. Yoksa Gavur çayını istediğin kadar aç, Allah açtığından biraz daha fazla yağış verirse yine su ovaya dağılır. Bence Öncelikler insanlarımız kendi tedbirini almalı.

Allahın böyle afetleri bir daha göstermemesi,2002 yılının İlçemize, ülkemize ve tüm dünyaya barış ve huzur getirmesini diler saygılarımı sunarım.

Turgut EKEN