Hürriyet Gazetesi yazarlarından Ayşe ARMAN, psikoterapist ve program yapımcısı Cem MUMCU ile 16.07.2017 tarihli Hürriyet PAZAR'da yaptığı söyleşide güncel ve önemli konulara değinmiştir.
 
Değinilen konular; sosyal medyanın hayatımızdaki yeri, insanların birbirlerine karşı ne kadar hoyrat davrandığı o, insanların birbirlerini yok yere kırdığı, siyasi iklim ortamının olumsuz şartları, kaygılar, korkular ve korkunun insanlar üzerindeki etkileri ve değer yargıları olarak sıralayabiliriz.
 
Değer yargılarımız olacak, değer yargılarımız yaşamda yerini bulacaktır. Değer yargılarımız yaşantımıza yön veren unsurlardır. Değer yargılarımız ön yargıya dönüşür pekişirse değer yargılarımızın da, yaşamında tadının kaçacağı unutulmamalıdır.
 
Önyargısız bir yaşam gerçek yaşamdır. Önyargısız yaşamda sadelik ve samimiyet vardır. Sadelik, sahicilik ve samimiyet olursa dostluk, arkadaşlık, yakınlık bir başka yaşanır. Dostluk, arkadaşlık, yakınlık güven duygusunu geliştirir. Güven, güven duygusu, güvenli yaşam hayatı her yönü ile değiştirir.
 
Hayata olduğu gibi değer yargılarımıza da esneklik getirmeliyiz. Esneklik gevşeklik değildir. Esneklik hoş görmek anlayış göstermek, işi oluruna bırakmaktır.
 
Birazda işi oluruna bırakmakta yarar vardır. Bir süre hayat olduğu yerde kalabilecektir. Böyle olunca hayat kolaylaşır. Merak edilmesin kayıplarda olmaz. Aksine hayatı ve insanı kazanırız. Önemli olan da hayatı ve insanı kazanmak değil midir?
 
Olaylara ve yaşama karşı bakış açımızda mutlaka farkındalık yaratılmalıdır. Olaylara ve yaşama aynı pencereden, dar açı ile bakmak seçenek getirememek, işi bitirememektir. Bir kaç seçenek getirilip bu seçenekler değerlendirilirse problemlerin çözümü daha kolay olacaktır.
 
Empati kurabilir, kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyabilirsek sürekli laf üretme çabasında olmayız.
 
Böyle olunca hep konuşmanın yanında dinlemeyi bilmenin de değeri ortaya çıkar, kaybımız olmaz.
Yaşam, cüzdanla yaşam arasına sıkışıp kalmak değildir. Başka bir ifade ile "Her şey para değildir." Bazen de para düşünülmeden içsel yolculuğa çıkmak, kişiyi rahatlatarak huzurlu kılacaktır. İçsel yolculuk manevi rahatlık sağlar.
 
Ne kadar özgür olabilirsek o kadar insan olduğumuzu biliriz. Özgür olmak bulunmaz bir nimettir. Özgür olmak insan karakterini tutarlı biçimde etkileyecektir. Kendimiz özgür olduğumuz gibi bir başkasının özgürlüğü için elimizden gelen çabayı göstermek insanlık görevidir.
 
Kötü olmak, kötü düşünmek zorunda değiliz. Kötülükten ne kadar uzak olursak ruhumuz da o kadar özgür olur. Kötülük, hainlik, hasetlik ve kin gibi duyguların insanlıkla bağdaşır halleri yoktur. Bu duygular nerede görülürse yok etmek için çalışılmalıdır.
 
Söyleşide değinildiği gibi önceki yıllarda olduğu şekilde hayata bakarken (dokunmak, duymak, tatmak, koklamak olarak) duygularımızın nasıl hepsini kullanırsak bundan sonra da duygularımızı aynı biçimde kullanmalıyız.
 
"Garip bir görsel dünyada yaşıyoruz. Yaşadığımız bu görsel dünyada yalnız gözümüzü kullanıyoruz. Birbirimizi görmek ve göstermek şeklinde bir düşüncenin içindeyiz. Sosyal medyayı olumsuz kullanıyoruz. Sosyal medyada çok hoyrat bir dil var. Sosyal medyada yüz yüze olunmaması insana ayrı bir rahatlık sağlıyor, farklı bir cesaret veriyor. Karşı taraf kırılabilir duygusu yaşanmıyor. İşin içine özensiz, düzeysiz konuşmalar girdiğinde bazı çirkinlikler görülüyor. Bu hali ile sıfır empati ve yoğun hoyratlık yaşanmaktadır."
 
Oysa şair "hayatı ciddiye alacaksın." Diyor. Hayat ciddiye alınmadığında hoyratlık yaşanır, aşk biter. Aşkın bittiği yerde ot yeşermez. Kişisel özelliklerimizi çağdaş doğrultuda değiştirmeliyiz. Sadelik, sahicilik, samimiyetle kişiliğimizi onarmalı, mutsuz ve hayatı kaygıyla yaşamamak için özen gösterilmelidir.
 
İş, aş, eş yoksa bunların yokluğu kişilik özellikleri ne kadar sağlam olsa da insanları yaralayacaktır. Sosyal devletin görevi kişisel yeteneklerine göre insanları hayata hazırlamaktır. İşi olmayana iş, aşı olmayana aş verecek, eğitim ve barınma gereksinimini karşılayacaktır.
 
İnsanlar öfkeli ve hoyrat olmamalı, bencilliği prim verilmemelidir. Bencilliği prim vermek kınanmalı, insanlar korkudan ve kaygıdan uzak tutulmalıdır. Cem MUMCU'nun dediği gibi "gerçeklikle baş etmenin yolu salakça mutluluk değildir."
 
Başta siyasiler olmak üzere "siyasi iklim", siyaset ve her ortam kirlenmesin. Bencil, acımasız, hoyrat hallerimizden uzaklaşır, çağdaş doğrultuda adımlar atabilirsek insanlığımızı ortaya koymuş oluruz.
 
İşin içine insanlık girince orada akan sular duracaktır. İnsan sevgisi, insana saygı devreye girecek sonrasında ise anlayış kavrayış, insanca yaşayış kendini gösterecektir. Önemli olan da insanca yaşayışı bilinçli olarak doya doya insan olmanın huzuruyla yaşamaktır.
 
Korkudan, kaygıdan uzak huzurlu ve onurlu bir yaşam insanlık ideallerinin yükseltecektir. Empati ve sempatiyle yola devam etmenin tam zamanıdır. Saygılarımla...
 
Cafer GÜNDOĞDU
Tel.: 0539 979 35 29