Denge doğanın kuralı, özünde ise yaşamın amacıdır. Doğa, insan ve yaşam denge üzerinde oturur.     Dengelerle oynamaya gelmez. Dengelerle oynamaya kalkılırsa denge bozulur, ipin ucu kaçar, sonrasında ise akla gelmedik perişanlıklar yaşanır.

Doğada denge bozulduğunda düzelinceye kadar bir dalgalanma yaşanır. Büyüklü küçüklü felaketler yaşandıktan sonra dalgalanmaların durduğu görülür.

Türkiye genelinde dağlar, tepeler, orman alanları kazılıyor. Taş, mermer, taş ocakları açılarak, yeşil alanlara ve ormanlara zarar veriliyor. Doğanın dengesi, ekosistem bozuluyor. Bozulan denge doğa yasası tarafından bir şekilde telafi edilecektir. Dere yataklarına konut yapılıyorsa gün gelecek sel yapılan konutları yerle bir edecek, yakıp yıkacaktır.

Deniz doldurulup yer kazanıldıysa bir fay kırılmaya görsün, yapılan konutlar yerlerinde bulunamayacak yıkılıp yok olacaktır. Denizden yer kazılması uyanıklık olarak kabul görse de ayakta uyutulmuşluğun ahmakça görülen halidir. Böyle bir durum insanlara çok pahalıya mal olacak, büyük kayıplar yaşanacaktır. Büyük kayıplar, büyük acılar demektir. Göz göre göre büyük kayıplar, büyük acılar yaşamak akla uygun bir yol değildir.

Doğadaki denge sorunu insan ve hayat içinde geçerlidir. Dengesini yitiren insanların halleri rahatsız edicidir. Böyle kişilerle muhatap olmaktansa oradan uzaklaşmak istenir. Böyle bir durumda denge gitmiş, insanlık bitmiştir. İnsanlığın bittiği yerde rezillik, kepazelik vardır. Rezillik, kepazelik mide bulandırır.

İnsanın dengesini yitirmesi vücut kimyasının bozulmasıdır. Kimyası bozulan vücut hastalıklara gebedir. Kim bilir hangi hastalıklar yaşanılacak, hangi ilaçlar kullanılacaktır.

İlaçlarla hastalık giderilmeye çalışılacaktır. İlaçlarla denge yerine gelirse düzelme olacak, sonrasında normal yaşam doğacaktır. Her tür çaba sonucu kaybolan denge düzelmiyorsa, hasta olan kişinin hali nicedir. Allah’tan yardım dilemekten başka çare yoktur.

İçinde bulunduğumuz durumda duyarlı insanlarla, sivil toplum kuruluşları, sosyal devlet, sosyal belediyecilik olursa yaralar bir derece onarılmış olacaktır.  Bunlar yoksa Afrika’da perişanlığı, sefaleti, açlığı yaşayan insanlar gözümüzün önünde canlanır.

Başka bir durum ise akli dengenin bozulmuş olmasıdır. Akli denge bozulduğu zaman onarılması, telafisi oldukça zordur. Akli dengesi bozuk olanların nerede duracağı, ne yapacağı belli olmaz. Böyle kişiler dağda, bayırda iseler yol açacağı zararlar az bir kayıpla telafi edilebilir. Akli dengesi bozuk olan etkili ve yetkili bir makam sahibi ise büyük tahribatlar yaşanabilecektir. Bu durumda çok dikkatli olmanın, çok dikkatli davranmanın vakti çoktan gelmiştir.

Yaşam bir dengedir. Eğitim, öğretim yaşamdaki dengeyi tamamlar. Yaşam kişiyi çekip, çevreleyen bir yumaktır. Kişiyle yaşam iç içedir. Kişiyle yaşam birbirleri için vardır. ‘’Ben varım, ben ne dersem o olur’’ düşüncesi dengeye uymaz. Denge duygusallığa gelmez. Denge ince hesaplar yapmayı gerektirir. Dengenin kapısı bilimselliğe açıktır. Akıl kiraya verilerek hareket edilirse dengeli bir hayat yaşanmaz. Akıl kiraya verilerek sorunların üstesinden gelinemez.

Denge olup biteni, olacak olanları akıl terazisinde tartmaktır. Dengenin bozulmasının ana sebeplerinden biri hak gaspıdır.

Eğitim, öğretim yaz-boz tahtasına dönüşmüştür. Bir delinin bir kuyuya taş atması gibi işin içinden çıkılmıyor. Oysa bilimselliğe uymak aklı kullanmaktır. Cumhuriyetin temelleri sağlamdır. Doğayla oynanması gerekmediği gibi cumhuriyetimizin temelleriyle oynanması sakıncalıdır. Hiç şakaya gelmez. Dengenin bozulması hayra işaret değildir.

Oysa bindiğimiz dalın kesilmesi halinde başımıza gelecekler bellidir. Aklımızı, kaynaklarımızı kullanarak dengeli bir toplumda dengeli bir hayat yaşamak istiyoruz.

Dünyaya yeni bir düzen, farklı bir denge getirmek için soyunmuş olanları görüyoruz. Yer kürenin ne yapacağını bilemezsiniz. Dengeler değişirken bununda hesabı iyi yapılmalıdır.

Saygılarımla Cafer GÜNDOĞDU             0539 979 35 29