2012 Yılı Eylül Ayı sonlarına doğru idi Rüzgar Enerjisi ile ilgili bir yazı yazdım ve Köşesinde yayınlaması için Rahmetli Ahmet Kutlu abime gönderdim. Oda bu yazıyı kendi köşesinde değil bana özel bir köşe açarak yazdı. Artık Batı Antalya gazetesinde köşe yazmak şart oldu.

Bu yazım 25 eylül 2012 de yayınlandı. Tam o günde Türk Halk Müziğinin Duayeni Büyük Usta Neşet Ertaş’ı kaybettik. Bunun üzerine ikinci yazımda “HALK MÜZİĞİNİN DUAYEN’İ NEŞET ERTAŞ’IN ARDINDAN” başlıklı bir yazı yazdım. Bu yazım 30 eylül 2012 de yayınlandı.

Bu gün içimden pek yazı yazmak gelmedi. Televizyonda büyük ustayı dinleyince duygulandım ve bu yazımı 7 yıl sonra bir daha sizlerle paylaşmak istedim.

“UNUTMAYAN UNUTULMAZ.” RUHUN ŞAD MEKANIN CENNET OLSUN BÜYÜK USTA.

İşte Batı Antalya gazetesi 30.9.2012 tarihli yazım.
HALK MÜZİĞİNİN DUAYEN’İ NEŞET ERTAŞ’IN ARDINDAN
Bundan 43 yıl önce yani 1969 temmuz ayında Antalya Öğretmenler derneği daha sonra Esenpark aile gazinosunda o günlerde 30-31 yaşlarında zirvenin doruğuna erişmiş Neşet Ertaş’ı 21 yaşındaki genç bir sunucu Neşet Ertaş’ı şöyle anons ediyordu. “Tüm amacı siz Antalyalıları eğlendirmek olan Öğretmenler Derneği (Esenpark) gazinosunun büyük uğraşılar sonucu angace etmeye muvaffak olduğu Türk Halk Müziğinin Taçsız kralı, Anadolunun karayağız delikanlısı NEŞET ERTAŞ”.
Fotoğrafta da görüleceği gibi çok mütevazi bir sahne o günlerin şartlarına göre tahta bir sandalye ve önüne ayağını koyması için bir fruko kasası. Ses tesisatında eko kullanmaz düz konuşma mikrofonuna okur, kapris nedir bilmez o sadece çalar ve söyler, zaten onun sazı ve sesinin mikrofona fazla ihtiyacı yoktur. Kaderin öyle bir cilvesi ki aradan 42-43 yıl geçiyor, aynı sunucu gelmiş 64 yaşına ve HALK MÜZİĞİNİN DUAYEN’İ NEŞET ERTAŞ’IN ARDINDAN diye bu köşeyi yazıyor.
Türk Halk müziğinin, Türk ozanlığının, Türk kültürünün velhasıl bozlakların babası Değerli dostum Neşet Ertaş’ı kaybettik. Kendisine Cenabı Allahtan rahmet diliyor, mekanın cennet olsun diyorum. Değerli dostum dedim çünkü 1969 yılı temmuz ayı ile 1970 yılı haziran 20 haziran-20 temmuz tarihlerinde iki yıl birlikte çalıştık. Televizyonlar ölüm haberini vermeye başlayınca beraber çalıştığımız birkaç arkadaşım aradı, telefonumu bir yerlerden bulmuşlar. “Neşet Ertaş’ın haberini dinleyince o günlere gittik, aklımıza ilk gelen sen oldun çünkü çalıştığımız iki yılda ona en yakın olan kişi sendin” dediler. Bu vesile ile arkadaşlarımın bazıları ile de yıllar sonra tekrar görüşme imkanım oldu. Bu görüşmelerden sonra bu yazıyı yazma gereği duydum.

Neşet Ertaş ile geçen iki yazdaki iki aylık anılar yazmakla bitmez ama ben bu yazımda 1970 yılında yaşadığımız küçük bir anıyı anlatacağım, bu anı onun kişiliğini ve mütevazılığını yeterince anlatacaktır sanıyorum.

1970 yılı temmuz ayının başında iki günlük bir boşluğumuz oldu, Neşet Ertaş Kardeşimizin de Finike Kumlucayı görme gibi bir isteği vardı. Patronum Fahri abi dedi ki Turgut Kumluca da birde konser yapsak nasıl olur? Bende havalara uçtum ama dedi bunu Neşet beye sen söyleyeceksin, olur dedim ve söyledim kabul etti. 30 haziran günü sabahtan minibüsle çıktık yola, o zaman sahil yolu olmadığı için Korkuteli Elmalı üzeri öğle sonu Turunçovaya geldik orada Patronun bazı arkadaşları onun kafasını çeldiler ve konseri orada yapmaya karar verdik. Ama Kaymakamlıktan bir türlü izin alamadık. 1 temmuz günü öğleden sonra saat 2 gibi izni aldık ve başladık anonsla dolaşmaya, ama bize kimse inanmadı Neşet Ertaş gibi bir insan gelirde bu kadar kısa sürede anons edilip burada konser verir dediler. Ben tabii bu sırada sahne hazırlığı yapıyorum, birde baktım mikrofon ayağı yok olmadan da Neşet Ertaş nasıl mikrofona ulaşacak. Patrona ilettim vallahi ben bilmem dedi. Onun en iyi sırdaşı sensin. Bu yörede de ha dediğinde bulunmuyor. Antalyadan günde iki otobüs kalkıyor sonuncu kaltı olmasa bile yıldırım telefon yarım günde çıkıyor. İmkansız diye üzülürken aklıma bir fikir geldi. Bir marangoza gittim ve ahşaptan bir mikrofon ayağı yaptım. Ama bunu kendisine anlatmak vardı. Hani sanatçılar kaprisli olur diyorlar ya, bende ondan çekindim. Ve bir şekilde başımda bir dert var dedim, Rahmetli ” nedir o dert” dedi, bende mikrofon ayağını unuttum dedim. “Gardaşımın üzüldüğüne bak, mademki unuttun onun yerine sen geçersin, sen mikrofonu tutarsın ben okurum” dedi. Bende uygun görürsen bir çare buldum dedim ve ahşap mikrofon ayağını çekine çekine gösterdim. Bir kahkaha atarak “Bundan iyi mikrofon ayağımı olur, bizim özümüz bu değilmi, harika bir şey yaratmışsın, büyük kabiliyetsin vessalam” dedi.

Tabii konsere 65 kişi geldi. Yine mütevazı kişiliği ile “kimse benim geldiğime inanmadı, ama bu 65 kişi yinede adımın olduğu yere geldi, ben bu konseri veririm dedi ve konsere çıktı. Konserden elde ettiğimiz 650 lira para ise ancak otel paramıza yetti. Bana “ben ücret falan almam buraları gezdik gördük o bana yeter ama Ayşe’ye birkaç lira verin” dedi. Ekipte birde Ayşe Çam isimli mahalli sanatçımız vardı. Bana ayrıca 500 lira verdi ve Çavdır’dan et almamı söyledi. Onu da aldık aykırıçay da suyun başında bir mangal partisinden sonra Antalya ya döndük. İşte o gün bana bir fotoğraf verdi. Fotoğrafın arkasında “Büyük Kabiliyet Turgut beye ender takdirlerimle Neşet Ertaş 2.7.1970 Unutmıyan unutulmaz” yazıyordu. Buradaki büyük kabiliyet sözü ahşaptan taptığım mikrofon ayağından ötürü idi. Kendisi ile otuz yıl aradan sonra 10-11 yıl önce görüştük bir daha denk gelip görüşemedik.

Kendisine tekrar Alllah dan rahmet diliyor mekanın cennet olsun diyorum. Fotoğrafın arkasında yazdığı gibi sen halkını ve halk çocuğu olduğunu hiç unutmadın bu halk da seni unutmayacaktır.