‘’Bu da gelir, bunlarda geçer’’ sözünü sıkça kullanırız. Bir yakınımız, bir arkadaşımız olay yaşadığında veya sıkıntıya girdiği zaman teselli etmek, olayın ağırlığını hafifletmek için ‘’bu da gelir, bunlarda geçer diyerek olan biteni paylaşmak isteriz. Hatta ‘’ bu da gelir, bu da geçer ağlama’’ olarak Erzincan türküsü de söylenir.

Geleneksel yaşantımızda paylaşmak öteden beri hep vardır. Sevgiyi, acıyı paylaşırız, birlikte olmayı paylaşırız. Sevgi paylaştıkça çoğalır. Birlikte olunduğu zaman yaşam güzelleşir. Acılarsa paylaştıkça azalır. Olayların arkası kesilecek gibi değil. Her gün birçok yerde, bir çok ülkede sayısız olaylar yaşanmaktadır. Olayların içinde küçük çaplı olanlar olduğu gibi büyük çaplı olanlarda vardır. Bazı olaylar, can yakar, dayanılması zordur. Kadınlara karşı şiddet içeren olaylar, çocuk istismarları, terör belası, trafikteki can kayıpları en sıkıcı ve kahredici olaylara örnektir. Bunları yaşayanlara ‘’üzülme bunlar da geçer, desek ayıp etmiş oluruz. Durduğu yerde olay çıkmaz. Olaylar çoklukla bazı sebeplere dayanarak çıkar. Olayların sonun da çatışmalar, kavgalar yaşanır. Küstahlık, kabalık, kabadayılık olayları ateşleyen unsurlardır. Kabalıkta, barbarlıkta artış varsa bunların haklı bir nedeni olamaz. İnsanlar olarak insancıl duyguların ve sıcak ilişkilerin yaşandığı bir dünyada bulunmak isteriz. Kabalığı, zorbalığı, barbarlığı insancıl davranışlarla bağdaştırmak olası değildir. Bunların olduğu yerde huzur bulunmaz. Aycıca bunların bulunduğu yerlerin barışla bağdaşır yanları yoktur.

Kabalık, kabadayılık, zorbalık, barbarlık gibi haller toplum tarafından onaylanmaz. Sağlıksız toplumlarda bu tiplerle sıkça karşılaşılır. İnsancıl ve ahlaki değerlerden ödün verilince, değerleri değersizleştirmek için ortam yaratılırsa hastalıklı bu tipler her kesimde görülebilecek, karşılaşılabilecektir. Çok sayıda okurlar var; ilkokul, ortaöğretim okulları, yüksek öğretim akademiler, meslek ve sanat okulları. Çok sayıda öğretmenler var. Toplumu aydınlatma görevli televizyon kanalları var. Bunların hepsinin görevi yaşam kalitesini yükseltmek değil midir?

Okullar, öğretmenler, yetişkinler, din adamları yayın kuruluşları arasında, sivil toplum kuruluşları arasında insan kazanma ve insanı yüceltmeye yönelik bağlayıcı bir yön yaratılabilirse toplumun yapısı değişir, yaşam güzelleşir, insanlık gelişir ve yükselir.

Sosyal yaşam sağlam temeller üzerine kurulmalıdır. Bunun için bilime ve akla dayanan sosyal politikalar geliştirilmelidir. Bilimle ve akla dayanan politikalara tamah edilmiyorsa safsataya zemin hazırlanmış olacaktır. Safsatanın yoğun yaşadığı yerde garipliklerle yaşanacaktır.

Cehaletin, önyargının, nefretin yaşandığı yer cehennemden farksızdır. Düşmanlıklar nefretle vahşetle beslenir. Bunların bulunduğu yerlerde yozlaşmalar ve çürümelerde çok olur.

Sağlam ve sorunsuz bir ekonomi insanların yaşamını olumlu yönde etkiler. Döviz kurlarının ayarı bozuksa ekonomideki dalgalanmalarla piyasadaki dalgalanmalar arasında istikrar yoksa döviz kuru ne olacak diye sorulduğunda birilerini çıkıp ‘’bu da geçer’’ diyebiliyorsa böyle sorumlularla bir yere varılamaz. Sıkıntı sorumluların yol açtığı bir durumdan kaynaklanıyorsa sorumluluk sahiplerinin ‘’buda geçer’’ bunlarda geçer. Şeklindeki ifadeleri insanlara saygının yitirilmesidir. Dert büyüktür.

Sorumluluk sahibi olanların akıllı oldukları gibi hem kendisi için, hem ülkesi ve diğer insanlar için özlemlerinin bulunması aranmalıdır. Güzel günler kendiliğinden gelmez. Emekle, yürekle gelir. Cesur ve aydın insanlarla gelir. Güzel ve güneşli günler yaşamak istiyoruz. Sevgilerimle…

Cafer GÜNDOĞDU 0539 979 35 29