Geçen gün bir arkadaşımın sıkça uğradığı iş yerine gittim. Malum, işler durgun bu ara. Uzaktan tanıdığım biriyle sohbet ediyorlardı. Selam verdim. “Buyur Hocam, otur.” dedi işyeri sahibi. Kendine bir çay doldur deyip, her gittiğimde kaynar durumda olan demliği başıyla işaret etti. Çayımı doldurup oturdum. Hal hatırdan sonra sohbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler.
İş yeri sahibi olan arkadaşım benim sohbete katılmamda sakınca görmemiş olacak ki, bir soruyla sürdürdü sohbeti:


--Siz Atatürk’ü neden sevmiyorsunuz ki? dedi.
Pek uygun olmayan bir zamanda geldiğimi düşündüm o an. Çayımdan bir yudum aldım.

 

Diğer arkadaş tereddütsüz cevapladı:
--Koskoca milleti bir gecede cahil bıraktı.
İş yeri sahibi arkadaşım okuyan, araştıran biriydi.
--Anladım, 1 Kasım 1928’de yaptığı Harf İnkılabını kastediyorsun. Peki, Latin alfabesine Abdulhamit Han geçseydi, ne düşünürdün?
Diğer arkadaş duraksadı. Biraz tedirgin “Hadi canım, yapmazdı. Nereden çıkarıyorsun? der gibi baktı arkadaşımın yüzüne.

 

Arkadaşım devam etti anlatmaya:
-- Latin Harflerine geçilmesi konusu, Osmanlı’nın son dönemlerindeki reformist hareketler içerisinde pek çok kez gündeme gelmiştir. Latin Harflerine geçilmesi konusundaki ilk gündem Türkçe üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Azeri yazar ve bilim adamı Mirza Fethali Ahundzade Efendi tarafından 1850 yılında ortaya atılmıştır.

Mirza Fethali Ahundzade Efendinin teklifi halife Abdülmecit tarafından incelenip dönemin bilim kurumu olan Encümen-i Daniş’te görüşülmüş ve olumlu karar alınmıştır.

Abdülmecit’in vefatı, 2. Abdülhamit Han’ın hilafet makamına geçmesi ve İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla daha da canlanan reform hareketleri sonucu, Latin Alfabesinin kullanılması konusu yeniden gündeme gelmiştir. Ancak gerçekleştirilememiştir.
Çünkü dönemin önemli siyasi aktörlerinden biri olan Enver Paşa, Latin Harflerinin kullanılması yerine hali hazırda kullanılan Arap Harflerinin ıslahında ısrar etmiştir. Damat Ferit ve reform muhalifleri tarafından da askıya aldırılmıştır.
31 Mart Ayaklanmaları neticesinde Sultan Abdulhamit Han’ın Saltanat Makamından indirilmesi Latin Harflerine geçilmesi meselesinin tümüyle rafa kaldırılmasına neden olmuştur.

Abdülhamit Han, Saltanat makamından indirildikten sonra kaleme aldığı “Siyasi Hatıralarım” kitabında naklettiği bilgilerde Latin Harflerine geçilmesi yönündeki düşüncelerini şöyle açıklamıştır;

“Yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin Alfabesini kabul etmek yerinde olur. “ (Siyasi Hatıralarım, Sayfa 192)

Ayrıca ülkede 28 Ekim 1927’deki nüfus sayımında okuma yazma oranı saptanmıştır:
Kadınlarda yüzde 3.67; erkeklerde ise yüzde 12.99; Geneldeyse yüzde 8.61.
Bu veriler TÜİK tarafından da kullanılmaktadır.
Ben de dinledim ve paylaşmak istedim…
Tabi cahillik okuma yazma bilmemeyle değil, okuyup okumamayla doğru orantılı…

Şaban BALTACIOĞLU
BEŞ KÖŞE