20 Nisan 2016 tarihli gazetemizde HES’lere Yüksek Mahkemeden Red diye bir yazı yazmıştım. Bu yazıyı aşağıda aynen tekrar yazıyorum. 

Yüksek Mahkemenin bu kararına rağmen doğal sit alanı olan bu yerlere yeniden ÇED raporu veriliyor. Mahkememi üstün, bu raporu veren kurul mu? Aynı yerlere biz vatandaş olarak bir talepte bulunsak aynı rapor verilir mi? 

ADALET HEPİMİZE LAZIM diyor yazıyı aynen yayınlıyorum.

HES'LERE YÜKSEK MAHKEMEDEN RED

Bilindiği gibi 10 yılı geçkin süredir üzerinde Hidroelektrik Santralleri kuruluyor. Bu elektrik santrallerine karşı çıkarsak ne ile itham edileceğimizi herhalde tahmin edersiniz. Hemen diyecekleri söz şu “vatan haini”. 

Vatan hainliği nedir? Bence vatanına yapılacak güzel olayları engellemeye çalışmak, vatanının lehine olacak güzellikleri engellemek, vatanının bilgilerini başkasına sızdırmak gibi. 

Burada ülkenin lehine üretilen bir elektrik enerjisi var. Bu güzel olaya karşı çıkmak elbette doğru değildir. Ama bunu yaparken ülkeye kattığı elektrik enerjisinden ziyade çevre, doğa ve insanların kaybettikleri hesaplanması gerekirdi bence. 

Bu konuda yaptığım araştırmaya göre su kullanım hakkına ait bir yönetmelik var. Bu yönetmeliğin 14’üncü maddesi aynen şöyle;

Doğal hayatın devamı için bırakılacak su ve üzerindeki projeler 

MADDE 14 – (1) Şirket, dere yatağının su alma yeri mansabında doğal hayatın idamesini sağlar ve bu kesimde su haklarını karşılayacak miktardaki suyu kesintisiz ve dalgalanma yapmadan yatağa bırakır. Doğal hayat için dere yatağına bırakılacak suyun miktar ve zamanlaması, kurulacak hidroelektrik enerji üretim tesisleri ile ilgili şirket tarafından hazırlanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığından onay alınacak olan ÇED raporu, Proje Tanıtım Dosyası’nda belirlenir. Ancak, doğal hayatın devamı için mansaba bırakılacak su miktarı projeye esas alınan son on yıllık ortalama akımın en az %10’u olması zorunludur. ÇED raporu sürecinde ekolojik ihtiyaçlar göz önüne alındığında bu miktarın yeterli olmayacağının belirlenmesi durumunda miktar arttırılır. Belirlenen bu miktara mansaptaki diğer teessüs etmiş su hakları ayrıca ilave edilecek ve kesin proje çalışmaları belirlenen toplam bu miktar dikkate alınarak yapılır. Nehirde son on yıllık ortalama akımın %10’undan daha az akım olması halinde suyun tamamı doğal hayatın devamı için mansaba bırakılır.”

Burada da görüldüğü gibi son on yıllık ortalama akımın en az yüzde 10’u doğa için bırakılması gerekiyor. Birde yaklaşık 7000 yıllık çevrede yaşayan insanların doğal kullanım hakkı var. Onunda tespit edilip ondan sonra elektrik üretilmesi gerekiyor.

Bizde bu işler nasıl yapıldı.

Mayıs’ta kanun çıktı Kasım’da bütün işlemler bitip şirket şantiyeyi kurdu.

Son 10 yılın ölçümü nasıl hesaplandı belli mi?

Çevre köylülerin ihtiyacı olan sular tespit edildi mi? 

Buna benzer bir sürü soru bunların hiç biri yapılmadı. Ve Alakır çayındaki suyun kullanım 

hakkı olduğu gibi şirketlere verildi. Bunu neye göre söylüyorum. Eğer öyle olmasaydı şirket çaydan akan suyun bir kısmını dere yatağına bırakırdı. Bırakmadığına göre tamamının kullanım hakkını aldı diye düşünüyorum. (Suyun bırakılmadığına dair yerinde çektiğim bir fotoğraf yazımın ekindedir.)

Gelelim neticeye; 

Yıllardır bu işe karşı çıkanlara hep kötü gözle bakıldı. Ama sonucunda DANIŞTAY 14’ÜNCÜ DAİRESİNİN Esas No: 2015/3252, Karar no: 2016/1078 sayılı kararı ile iş kökünden çözülmüş ve doğal sit alanı olan Alakır vadisinde bu tip tesislerin yapılamayacağına hepimize lazım olacak yüce Türk yargısı karar vermiştir.

Eğer ülkemizi hukuk devleti olarak görüyorsak yetkililer bu mahkeme kararını derhal uygulamalı, şu anda proje halinde olan ve inşaatı devam eden HES’ler iptal edilmelidir. 

Bunun yanında üretime geçmiş HES’lerin ise verilen su kullanım hakları kanun ve mevzuat hükümlerine göre tekrar gözden geçirilmelidir.